ANONİM ŞİRKETLERDE PAY SAHİPLERİNİN GENEL KURUL TOPLANTISINDA TEMSİLİ

ANONİM ŞİRKETLERDE PAY SAHİPLERİNİN GENEL KURUL TOPLANTISINDA TEMSİLİ
Mart 21, 2019

ANONİM ŞİRKETLERDE PAY SAHİPLERİNİN GENEL KURUL TOPLANTISINDA TEMSİLİ

1. GENEL OLARAK TEMSİL KAVRAMI VE TEMSİL TÜRLERİ

Temsil kavramının birçok tanımı yapılmış olup sözlük anlamı olarak temsil; birinin veya bir topluluğun adına davranma olarak tanımlanmaktadır.[1] Bir hukuki işlemin o işlemi yapan taraflar açısından sonuç doğurması esastır. Ancak toplumsal gelişmeler, zaman darlığı, kısıtlılık, fiili engeller vb. nedenler ile bir kişinin kendi başına işlem yapması imkanız olabilmektedir. Bu durumun getirdiği ihtiyaç sebebi ile temsil müessesi meydana gelmiş ve hukuki işlemin tarafları arasında yapılma zorunluluğu ortadan kalkmıştır.

Doktrinde irade beyanın bulunduğu tüm hallerde temsilin uygulama alanı bulduğu kabul edilmekte olup[2] kişiye sıkı sıkıya bağlı haklar[3] ve haksız fiiller bakımından ise temsilin uygulanması mümkün değildir.

Kanun koyucu temsil müessesesini, Türk Borçlar Kanunu’nun 40-48 maddeleri arasında düzenlenmiştir. Bu hükümler temsil ile ilgili genel hükümler olup doğrudan temsil müessesini düzenlemektedir. Kanun koyucu bu genel hükümlerin yanı sıra, temsil ile ilgili olarak özel hükümlerine de, Türk Borçlar Kanunu’nun 547-554 maddeleri ile TTK. ve HMK’da yer alan değişik düzenlemelerde yer vermiştir. 

Nitekim çalışmanın konusu olan “Anonim Şirketlerde Pay Sahibinin Genel Kurulda Temsili” ise TTK m. 425-432. Maddeleri arasında düzenlenmiştir. Yani TTK’da boşluk bulunan hallerde, TMK m. 5 gereği özel bir hüküm bulunmadığı takdirde anonim şirketlerde pay sahibinin genel kurulda temsiline ilişkin genel hükümler TBK md. 40-48 uygun düştüğü ölçüde uygulanacaktır.

Temsil kavramı; temsil yetkisinin kaynağına, temsilcinin işlemi yaparken kendi adına veya temsil olunan adına hareket etmesine göre çeşitli türlere ayrılmaktadır. Bu anlamda temsilin türleri; temsil yetkisinin kaynağına göre kanuni temsil - iradi temsil[4], temsilcinin işlemi yaparken kendi adına veya temsil olunan adına hareket etmesine göre doğrudan temsil – dolaylı temsil[5], temsilcinin temsil olunan adına irade açıklama yetkisine göre aktif temsil – pasif temsil[6], temsil olunanın birden fazla temsilciyi yetkilendirmesi halinde temsilcilerin temsil olunanı temsil yetkisine göre birlikte temsil – müteselsil temsil[7] olarak ayrılmaktadır.

2. ANONİM ŞİRKETLERDE PAY SAHİPLERİNİN GENEL KURUL TOPLANTISINA  TEMSİLCİ  ARACILIĞI  İLE  KATILIMI

Kural olarak pay sahibi şirket işlerine ilişkin haklarını genel kurulda kullanır ve paylarından doğan haklarını kullanmak üzere genel kurula bizzat katılır. Pay sahibi katılmadığı genel kurullara temsilcisi olarak pay sahibi olan ya da olmayan bir kişiyi de gönderebilir.

Pay sahibinin anonim şirket genel kurul toplantısında temsili 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) md. 425-432 arasında ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile temsile ilişkin hükümler ile pay sahibinin genel kurul toplantısında kullanmaya yetkili olduğu hakları temsilci ile kullanma hakkı, 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’na (eTK) göre daha etkili bir hale gelmiştir. TTK’da bireysel temsile ilişkin düzenlemeler genişletilmiş ve yeni düzenleme şirketler hukukun ihtiyaçları ile Avrupa birliği yönergelerine uyumlu hale gelmiştir.[8] Bu amaçla TTK ile karşılaştırıldığında      eTK’da temsil hakkının daha sınırlı bir şekilde düzenlendiği kolaylıkla söylenebilmektedir.

Her ne kadar şirketler hukukunun ihtiyaçları ve AB yönergelerine uyumlu hale gelmesi için kanun koyucu tarafından bu düzenleme getirilmekte ise de gerek uygulamada gerek doktrinde pay sahiplerinin genel kurulda temsili müessesinin ortaya çıkma sebepleri bulunmaktadır.

Bu sebepler içerisinde pay sahiplerinin genel kurula katılımını sağlamak ve kolaylaştırmak, pay sahiplerinin ilgisizliği engellemek, genel kurulda oluşan güç boşluğunu gidermek yer almaktadır. Bu nedenlerin asıl kaynakları ise pay sahiplerinin sayısının fazlalığı, genel kurul toplantısına katılmanın masraflı ve zaman alıcı bulunması, olağan genel kurul toplantılarının aynı tarihte olması, toplantı davetlerinin yetersizliği, pay sahiplerinin teknik bilgiden yoksun olması, yabancı pay sahiplerinin artması gibi maddi sebeplerin yanında pay sahiplerinin genel kurulda etkili olmayacakları vb. düşüncelerden kaynaklanan psikolojik sebeplerdir.[9]

Pay sahiplerinin genel kurul toplantılarına ilgisizliği şirket için bir takım problemler oluşturabilmektedir. Örneğin genel kurul toplantısına katılımın azlığı kanunun nitelikli çoğunluk aradığı hallerde genel kurulda karar alınmamasına da yol açmaktadır. Genel kurul toplantılarına pay sahiplerinin katılmaması halinde azınlık pay sahipleri grubu toplantıda fiilen oy çoğunluğuna sahip olmakta istediği kararları almaktadır. Ayrıca yönetim kurulunu ve aldığı kararları denetleyecek bir genel kurul bulunmadığı takdirde şirketin işleyişi tamamen yönetim kuruluna terk edilmiş olacak ve yönetim kurulu pay sahiplerinin menfaatlerini yeterince gözetemeyebilecektir.[10]

Pay sahiplerinin genel kurul toplantılarına temsilci aracılığı ile katılması bu engelleri aşmaya yönelik çözümlerden biridir. Zira yukarıda belirtildiği üzere temsil pay sahiplerinin genel kurula katılmadaki problemlerin önüne geçecek ve genel kurula katılan pay sahiplerinin sayısı artacaktır. Bu durumda pay sahiplerinin genel kurula katılamaması sebebi ile oluşacak sorunların önüne geçilmiş olacaktır. Pay sahiplerinin genel kurula temsilci ile katılmasını temsilci türlerine göre değerlendirmek daha faydalı olacaktır.

Yukarıda temsil yetkisinin kaynağına göre temsil şeklinin Kanuni Temsil ve İradi Temsil olarak ayrım yapıldığını belirtmiştik. Bu anlamda temsilci ile pay sahibi arasındaki ilişki bir kanun hükmü veya yargı kararına dayanmakta ise kanuni temsil söz konusudur.[11] Kanuni temsilcilerin temsil yetkisini kazanmaları ve genel kurulda temsilci sıfatlarının ispatı açısından TTK’da sayılan özel şartlar uygulanmamakta kural olarak da kanuni temsilcilerin durumları genel hükümleri tabi olmaktadır. Anasözleşme ile temsilci olacak kişilere sınırlama getirilmesi halinde yine getirilen bu sınırlamalar kanuni temsilcileri bağlamayacaktır. Pay sahibinin oy hakkından yoksun olduğu hallerde ise kanuni temsilci de pay sahibinin oy hakkını kullanmayacaktır. İradi temsil; pay sahibi tarafından tek taraflı ve ulaşması gerekli bir irade beyanıyla bir başka kişiye temsil  yetkisi vermesi halinde söz konusudur.

Temsilin yetkilendiriliş usulüne göre ise temsil, açık temsil ve gizli temsil olarak ayrım yapılmaktadır. Temsilci genel kurul toplantısına pay sahibi adına katıldığını ve pay sahibinin haklarını pay sahibi adına kullandığını açıklıyorsa açık temsil söz konusudur. Bu temsil türü aynı zamanda doğrudan temsili karşılamaktadır.[12]

Gizli temsil türünde ise temsilci genel kurul toplantısına kendi adına katılır ve pay sahibinin haklarını kendi adına ama temsil olunan hesabına kullanır. Gizli temsil türünde pay sahibi ile temsilci arasındaki temsil ilişkisi ortaya çıkmamış olmaktadır.

Pay sahibinin gizli temsili, kanunda açıkça düzenlenmemektedir. Ancak TTK m426/2’de düzenlenen hamile yazılı pay senedinin zilyedi bulunduğu ispat eden kişilerin ortaklığa karşı paydan doğan hakları kullanmaya yetkili olduğu hususu gizli temsilin kanuni dayanağıdır.[13]

Temsilciye yetki verilmesine göre temsil bireysel temsil ve toplu temsil olarak ayrıma tabi tutulmaktadır. Bireysek temsil ve toplu temsil ayrımı kanunda yer alan düzenlemeden kaynaklı olarak pay sahiplerinin genel kurul toplantılarına temsili açısından son derece önem teşkil etmektedir.

2.1 Bireysel Temsil

TTK’da pay sahibinin genel kurulu açısından iki sitem öngörülmüştür.[14] Sistemlerden birincisi bireysel temsil olup diğeri ise toplu temsildir. Bireysel temsili doğrudan borçlar kanunundaki temsil esaslarına dayanmaktadır. Öngörülen bu temsil türlerinden bireysel temsili adi temsilci ve tevdi eden temsilcisi olarak iki alt türe ayırabiliriz. [15]

1.Adi Temsil

“BK anlamıda temsilci” olarakta adlandırılmakta olup bu terim TTK’da yer almamakta olup bu temsil türü BK’ya dayanmaktadır.

Tekinalp; alelade temsilciyi “pay sahibini genel kurulda temsil eden ve onun adına oy kullanan BK anlamında doğrudan temsilci” olarak tanımlamıştır.[16]  Bireysel temsil borçlar hukuku anlamında temsil esaslarına uygun bir sistem olarak oluşturuldu ise de talimata ve talimata bağlılık konusunda özel düzenlemeler bulunmaktadır.[17] Yasal temsil halinde pay sahibi veli veya vasi tarafından temsil edilmektedir.[18]

2.1.2.  Tevdi Eden Temsilci

TTK m.429’da düzenlenmiştir. Tevdi eden temsilcisi kanunda açıkça tanımlanmamakla birlikte kendisine bir hukuki ilişki nedeni ile tevdi edilmiş olan pay ve pay senetlerinden kaynaklanan hakları genel kurulda kullanan kişidir.

Tekinalp; tevdi eden terimini; “ payını kayden veya pay senedini maddi olarak (fiziken) bir hukuki ilişki  bağlamında bir kişiye bırakan ve bir kişiden kendisini GK’da temsil etmesini isteyen kişi kastedilir.[19] olarak belirtmektedir.

Tevdi eden temsilcisi tevdi edenden talimat almakla yükümlüdür (TK 429/1). Bu nedenle de temsilci her genel kurul için tevdi edene başvurmak ve talimatlarını sormak zorundadır. Tevdi eden temsilcisi bireysel temsilin alt türü olarak kabul edilmekte ise de doktrinde toplu temsile dahil olduğuna ilişkin görüşlerde mevcuttur.[20]

Ancak bireysel ve toplu temsil ayrımında, temsil olunan pay sahibi ile temsilci arasındaki ilişkinin süresinin ve temsil yetkisinin sürekli olması ayırt edici bir ölçü olarak kabul edilmediğinden ve pay sahibinin temsilciye bizzat talimat verme yetkisi de bulunduğundan “tevdi eden temsilcisi” müessesesini bireysel temsil altında değerlendirmek daha doğru olmaktadır.

 2.2 Toplu Temsil

TTK’nın yeni kurumlarından olan toplu temsilde temsil yetkisinin içeriği ve hangi yönde oy kullanılacağı belirli olan ve ilan edilen çok sayıda pay sahibinden temsil yetkisi toplanmak amacıyla getirilen temsil türüdür.

Yasa koyucu toplu temsil ile pay sahiplerinin genel kurul toplantılarında temsilini kolaylaştırmayı amaçlamıştır.

Doktrinde toplu temsil; ”genel kurulda pay sahipleri adına katılacak kişilerin, belirli bir veya birkaç kişiyi temsil etmek yerine kendilerine başvuracak her pay sahibinden temsil belgesi almayı kabul etmeleri ve bu şekilde temsil yetkisi toplamaları halinde ortaya çıkan temsil türüdür”[21] olarak tanımlanmaktadır.

Bir üst kavram olarak kurumsal temsil TTK’nın 428. Maddesinde “organın temsilcisi, bağımsız temsilci ve kurumsal temsilci” başlığı altında düzenlenmiş olup kurumsal temsilin, “organın temsilcisi”, “bağımsız temsilci” ve “kurumsal temsilci” olmak üzere üç türü bulunmaktadır.

2.2.1. Organın Temsilcisi

Organın temsilcisi anonim ortaklıkların pay sahiplerine tavsiye ettiği temsilciyi ifade etmek üzere kullanılmakta olup organın temsilcisi TTK md.428/f.1’de bağımsız temsilci ile birlikte düzenlenmiştir.

Tekinalp; ”bir anonim ortaklıkta yönetim önerileri yönünde oy kullanacak kimseleri bir temsilci etrafında toplamak amacıyla yönetim tarafından paysahiplerine tavsiye edilen kişidir.”[22] Bilgili/Demirkapı; ”organın temsilcisi yönetim kurulunun önerisi doğrultusunda oy kullanacak olan kişidir.”[23]

Organ temsilcisi olarak  TTK’da yer alan düzenlemenin amacının özellikle halka açık anonim şirketlerde rekabet ortamının sağlanması ve pay sahipleri adına temsilcilerin katılarak genel kurul toplantılarının daha hareketli kılınması ve çoğulcu bir ortamın oluşması olarak belirtilmektedir.[24]

Organın temsilcisi lafzi olarak anlaşılacağı üzere anonim şirketlerde anonim ortaklığın organı olan genel kurul ve yönetim kurulunu temsil etmemektedir. Zira burada temsili söz konusu olan anonim şirketlerdeki pay sahipleridir.

TTK m. 428’in ilk fıkrasında organın temsilcisi ile bağımsız temsilci birlikte düzenlenmiş olmasına rağmen organın temsilcisi, yönetim kurulu tarafından pay sahiplerine önerilmesi, anonim ortaklık ile ilişkisinin bulunması, pay sahiplerinin bizzat seçememesi ve talimat verememesi yönleri ile bireysel temsilciden ayrılmaktadır.

 2.2.2. Bağımsız Temsilci

Bağımsız temsilci yasa koyucu tarafından organın temsilcisi ile birlikte düzenlenmesine kanun koyucu tarafından yasa metnin organın temsilcisi gibi tanımına yer verilmemiştir. Yasa metninden anlaşılacağı üzere bağımsız temsilci yönetim kurulu tarafından organın temsilcisi ile birlikte önerilecektir.

Tekinalp bağımsız temsilciyi; ”yönetimin önerileri dışındaki önerileri oluşturacak olan ve gene yönetim kurulu tarafından önerilip, organın temsilcisi ile birlikte ilan edielcek kişidir; organın temsilcisinin yönetim tarafından gösterilen alternatifi ” olarak tanımlamaktadır.[25]

Yasa metninde organın temsilcileri ile bağımsız temsilcilerin pay sahiplerinden talimat alması açıkça düzenlenmemiş ise de TTK’nın 430. Maddesi genel kurul toplanmasından önce bildirge yayımla yükümlülüğü getirmiş ve bu bildirge de kendilerine vekaleten verilecek oyları hangi yönde kullanacaklarını açıklama zorunluluğu getirmiştir. TTK’nın 428. Maddesinin 4. fıkrasında da bildirgelerin pay sahipleri tarafından verilen talimat yerine geçeceği açıkça düzenlenmiştir. [26]

Doktrinde bağımsız temsilci organın temsilcisinin bir alt türü olarak nitelendirilmektedir.[27] Ancak yönetim kurulunun kötüniyetli hareketleri varsayılsa dahi bu boşluğun kurumsal temsilci kartı ile doldurulacağı kabul edilmektedir.[28]

2.2.3. Kurumsal Temsilci

Organın temsilcisi ve bağımsız temsilci ilişkin hükümlerin mehazı olan İsviçre Hukuku’nda bu şekilde düzenlenmiş bir temsilci türü bulunmamaktadır.[29] Kurumsal temsilci Türk Hukukuna özgü olan bir temsilci türüdür.

Kurumsal temsilci TTK md. 428/f.2-3’te düzenlenmiş olup hükmün gerekçesinde kurumsal temsilci; “ bir bildirge ile yapacaklarını, seçilmesi için oy kullanacağı yönetim kurulu ile denetçiyi açıklayan, dağıtılacak kar payı başta olmak üzere pay sahiplerini ilgilendiren konularda önerilerini ilan eden ve bildirgesini beğenen pay sahiplerinin bu bildirge bağlamında kendisine vekalet vermelerini isteyen kişi” olarak tanımlanmıştır.[30]

Karamanlıoğlu kurumsal temsilciyi; ”kural olarak, bir pay sahipliği girişimi niteliğinde olan, mesleki faaliyet ve kazanç karşılığı yapılamayan, pay sahibi olsun olmasın bir anonim ortaklığın genel kurul toplantısında birden çok ve belirsiz sayıda pay sahibinden temsil  yetkisi toplamayı amaçlayan ve gündem maddelerine ilişkin hangi yönde oy kullanacağını bir bildirge ile ilan eden bir toplu temsilcilik türü” olarak tanımlamıştır.[31]

Tekinalp kurumsal temsilciliği “Bu bir hukuk politikasıdır ve TK’nın tercihidir” demekle izah etmiştir. Gerçekten de kurumsal temsilci pay sahipliği girişimi olup kurumsal temsilci ile pay sahipleri güçlerini ortaya koyarlar.[32]

Kurumsal temsilci yönetim kurulu tarafından bir temsilci önerilmemesinin veya bağımsız temsilci önerilmemesi durumunda doğacak boşlukların önüne geçilecektir. Ayrıca kurumsal temsilci pay sahipleri demokrasisinin gereği ve güç boşluğu sorunlarının çözümlerinden birisini oluşturmaktadır.

Pay sahipleri dışında kalan menfaat grupları da anonim ortaklığı ele geçirmeye çalışmaları gibi örneklerde kurumsal temsil müessesinden yararlanacaktır.

Kurumsal temsilcilik; temsilci olacak şahsın bizzat belirlenmemesi, kurumsal temsilcinin bildirgede beyan ettiği yönde oy kullanma yükümlülüğünün olması, pay sahiplerinden bireysel talimat alma yükümlülüğünün olmaması yönleri ile bireysel temsilden ayrıldığı gibi ayrıca organ temsilcisi ve bağımsız temsilcinin yönetim kurulu tarafından önerilmesi nedeni ile de diğer toplu temsil türlerinden ayrılmaktadır.[33]

3.TEMSİL YETKİSİNİN VERİLİŞİ VE TEMSİLCİNİN KULLANABİLECEĞİ  PAY SAHİPLİĞİ HAKLARI VE KARAR ALINMASI

Yukarıda kanuni  temsil yetkisinin dayanağının kanun veya verilen bir mahkeme kararı olduğu açıklanmış olup bu başlık altında ise iradi temsil ve temsil yetkisinin verilmesi incelenecektir.

Bu anlamda temsil yetkisinin verilmesi bir kişinin kendi adına işlem yapması için üçüncü bir kişiyi tek taraflı ve varması gerekli bir irade beyanı ile yetkili kılması olarak tanımlanmaktadır.[34]

Pay sahiplerinin temsilcisi olması istediği kişiye en geç ne zamana kadar temsil yetkisi verebileceği konusu hakkında TTK ve Sermaye Piyasası mevzuatında bir düzenleme bulunmamakta olup bu konu doktrinde tartışmalıdır. Doktrinde bir görüşe göre genel kurul toplantısından önce temsil yetkisinin gerekmektedir.[35] Diğer görüşe göre ise toplantı sırasında dahi üçüncü bir kişiye temsil yetkisi verilebileceği savunulmaktadır.[36]

Borçlar Kanunu gereği temsil yetkisi açık ve zımni şekilde verilebilmektedir. Doktrinde ise zımni temsil yetkisinin verilmesi hususunda hamiline yazılı oyların zilyetliğinin devri yolu ile temsil yetkisi verilmesi dışında verilmesi mümkün olmadığı kabul edilmektedir.[37]

Kanunun açık bir irade beyanı ile temsil yetkisi verilmesini öngördüğü hallere, mutlak bir şekil zorunluluğu öngörülmemiştir.[38] Yine temsil yetkisinin şarta bağlı olarak verilebileceği de doktrinde kabul edilmekte ise de şart teşkil eden hususun objektif olarak tespiti oldukça zor olduğundan dolayı şarta bağlı olarak pay sahibinin temsil yetkisi veremeyeceği kabul edilmektedir.[39]

Hukuki niteliği itibariyle temsil yetkisi tek taraflı ve varması gerekli bir irade beyanıyla gerçekleştirilen bir hukuki işlemdir. Temsil yetkisi TBK’nun 42. Maddesinde de açıkça düzenlendiği üzere temsil yetkisi her zaman sınırlanabilir ve geri alınabilir. Pay sahibinin genel kurul toplantısında haklarını temsilci aracılığıyla kullanmak için temsil yetkisi vermesi tek taraflı ve varması gerekli bir irade beyanı ile gerçekleştirilen bir hukuki işlem olarak tanımlanmaktadır.

TKK.’nın 426. Maddesinde “Senede bağlanmamış paylardan, nama yazılı pay senetlerinden ve ilmühaberlerden doğan pay sahipliği hakları, pay defterinde kayıtlı bulunan pay sahibi veya pay sahibince, yazılı olarak yetkilendirilmiş kişi tarafından kullanılır.           

Hamiline yazılı pay senedinin zilyedi bulunduğunu ispat eden kimse, şirkete karşı pay sahipliğinden doğan hakları kullanmaya yetkilidir. “ denilmektedir.

Anılan maddeye göre temsil yetkisi ve temsil yetkisinin ne şekilde verileceğini pay türlerine göre değerlendirmek gerekmektedir.

3.1 Nama Yazılı Paylar, Senede Bağlanmamış Paylar ile İlmühaberlerde Temsil Yetkisi

Nama yazılı paylar, senede bağlanmamış paylar ile ilmühaberlerde temsil yetkisi verilmesi için adi yazılı bir yetki belgesi gerekmektedir. Yetki belgesinin ise şekil ve içerik yönünden geçerli olmaması halinde taşıyan kişi genel kurul toplantısına katılamayacaktır. Eğer bu şekilde genel kurula katıldığı takdirde ise temsilci sıfatıyla toplantıya katılan kişi yetkisiz temsilci olacağından dolayı alınan kararlar iptal edilebilecektir.

Burada yazılı şekil şartının aranmasının en büyük sebebi ise temsilcinin yetkisinin hem ortaklığa hem genel kurul toplantısına katılan diğer kişilere karşı ispatının kolaylıkla sağlanmasıdır. Yetki belgesini imzalayacak kişi anonim şirket pay defterinde pay sahibi olarak görünen kişi olabileceği gibi bu kişinin kanuni temsilcisi, intifa hakkı sahibi veya alt temsil yetkisinin varlığı halinde asıl temsilci de olabilir.

3.2 Hamiline Yazılı Paylarda Temsil Yetkisi

Gizli temsil, hamiline yazılı paylar için temsil yetkisi verilmesinde kullanılmaktadır. Pay sahibinin hamiline yazılı payladardan doğan haklarının temsilci tarafından kullanılabilmesi için pay senetlerinin zilyetliğinin bu amaçla temsilciye devredilmesi yeterlidir.

Nitekim TTK. 426/2’ de,” Hamiline yazılı pay senedinin zilyedi bulunduğunu ispat eden kimse, şirkete karşı pay sahipliğinden doğan hakları kullanmaya yetkilidir.” Denilerek bu husus açıkça yasa koyucu tarafından düzenlenmiştir.

TTK. Md. 427/2’de bu kuralın bir istisnası düzenlenmiş olup anılan fıkrada “Hamiline yazılı pay senedini, rehin, hapis hakkı, saklama sözleşmesi veya kullanım ödüncü sözleşmesi ve benzeri sözleşmeler sebebiyle elde bulunduran kimse, pay sahipliği haklarını, ancak pay sahibi tarafından özel bir yazılı belge ile yetkilendirilmişse kullanabilir.“ denilmektedir.

Anılan maddede kanun koyucu hamiline yazılı pay senedi bir kimsede, rehin, hapis hakkı, saklama sözleşmesi veya kullanım ödüncü sözleşmesi ve benzeri sözleşmeler sebebiyle elde bulunsa da pay sahibi haklarının pay sahibinde kalmaya devam edeceğini açıkça düzenlemiştir. Ayrıca kanun koyucu düzenlediği bu madde ile pay sahibinin, pay senelerini madde belirtilen sebepler ile elinde bulunduran kişiye  temsil yetkisi vermesini özel bir yazılı belge ile yetkilendirme şartına bağlamıştır.

Pay senetlerini elinde bulunduran kişinin yazılı bir temsil yetkisi ibraz edip etmesinin gerekli olup olmadığı bir diğer anlatımla hamiline yazılı pay senetlerini elinde bulunduran ancak ayrıca yazılı bir yetkilendirme ibraz etmeyerek oy kullanımının genel kurul kararlarının iptaline yol açıp açmayacağı doktrinde tartışmalıdır.

Doktrinde hakim görüşe göre hamiline yazılı pay senetlerine ilişkin söz konusu durumlarda temsil yetkisinin yazılı olarak ve ayrı bir belgede  verilmesi yönündeki şekil şartının, yalnızca pay sahibi ile temsilci arasındaki iç ilişkiye yönelik olduğu ve anonim şirket ile temsilci arasındaki dış ilişki bakımından temsilcinin yalnızca senetlerin zilyetliğini anonim şirkete ibraz etmesinin yeterli olacağı kabul edilmektedir.[40]

Aksi görüşte ise temsilcinin söz konusu sıfatının giriş kartına yazılabilmesi için ayrıca yetki belgesine ve temsilci sıfatının ortaklığa karşı ispatının gerekli olduğu kabul edilmektedir.[41]

Yine doktrinde verilecek yetkilendirmenin irade beyanının yer aldığı yazılı ve mutlaka ayrı bir belgede verilmesinin şekil şartı olduğu kabul edilmektedir.[42]

Hamiline yazılı pay senetlerinde temsil yetkisi kural olarak gizli temsil ile verilse de açık temsil yoluyla temsil yetkisinin verilmesinde hukuken bir engel bulunmamaktadır. Ancak açık temsil yolu ile temsil yetkisinin verilmesi de TTK. Md.426/f.1.’in kıyasen uygulaması ile yazılı şekil şartına tabi olacaktır.

3.3 Elektronik Ortamda Genel Kurul Toplantısına Katılma İmkanı Bulunan Anonim Ortaklıklarda Temsil Yetkisi

Elektronik ortamda genel kurul toplantısına katılma imkanı bulunan anonim ortaklıklarda toplantıya elektronik ortamda temsilcileri aracılığı ile katılmak isteyen pay sahiplerinin bu tercihlerini EGKS üzerinden bildirmeleri zorunludur.(EGKY md. 7/f.1)

Yine elektronik ortamda genel kurul toplantısına katılma imkanı bulunan anonim şirketlerde, fiziken yapılacak genel kurul toplantısına temsilcileri aracılığı ile katılmak isteyen pay sahipleri payın devir şekline göre yukarıda belirtilen şekilde temsil yetkisi verebileceği gibi temsilcilerine ayrıca EGKS üzerinden de temsil yetkisi verebileceklerdir (EGKY md. 7/f.2).

Temsil yetkisi kapsamında temsilcinin hangi pay sahipliği haklarını kullanacağı açıkça düzenlenmese de temsilci genel kurul toplantısına katılma, tartışma hakkı, genel kurul toplantısı kapsamında bilgi alma ve oy haklarını kullanabilecektir.

Genel kurul toplatışının yapılmasında en büyük sebebi karar alınmasıdır.[43] Karar alınması toplantı ve karar sayılarının sağlanmasını gerektirmektedir. TTK m.418/1 md. “Genel kurullar, bu Kanunda veya esas sözleşmede, aksine daha ağır nisap öngörülmüş bulunan hâller hariç, sermayenin en az dörtte birini karşılayan payların sahiplerinin veya temsilcilerinin varlığıyla toplanır. Bu nisabın toplantı süresince korunması şarttır. İlk toplantıda anılan nisaba ulaşılamadığı takdirde, ikinci toplantının yapılabilmesi için nisap aranmaz. “ Kural olarak aranan bu çoğunluk adi toplantı nisabı olup esas sözleşme değişikliği içermeyen olağan işlerde aranan toplantı yeter sayısıdır. Esas sözleşme değişikliği yapılacak genel kurul toplantılarında özel bir toplantı nisabı gerekmektedir (TTK. md. 421 ).

Toplantı nisabının sadece toplantının açılışında mevcut olması gerekmez ayrıca nisabın toplantı süresince korunması gerekmektedir.[44]

TTK’ da esas sözleşme değişikliklerinde uygulanacak toplantı ve karar nisapları özel olarak düzenlenmektedir. Esas sözleşmede yapılacak değişiklikler için aranan toplantı nisabı ve karar nisabı TTK 421. md. de düzenlenmiş ise de TTK’da başkaca ağırlaştırılmış nisaplarda vardır.[45] Genel kurul tarafından verilen kararlar toplantıda hazır bulunmayan veya olumsuz oy kullanan paysahipleri hakkında da geçerlidir.[46]

4.PAY SAHİBİNİN TEMSİLİNİN GENEL KURUL KARARLARININ GEÇERLİLİĞİNE ETKİSİ

Genel kurul toplantısında temsil hakkının kullanılması genel kurulda alınan kararlarının geçerliliğini etkilemesi açısından önemlidir.[47] Zira temsilcinin yetkisinin olmamasına rağmen genel kurul toplantısına katılması ve pay sahibinin haklarını genel kurulda kullanması, temsilcinin aldığı talimatlara ya da yayınladığı bildirgeye aykırı oy kullanması vb. durumların genel kurulda alınan kararların geçerliliğini etkileyip etkilemediği sorusu akıllara gelmektedir. TTK’da, eTK’dan farklı olarak, genel kurul kararlarının butlanı  açıkça düzenlenmiştir.

Yokluk kavramı ise başlangıçtan itibaren bir genel kurul kararının olmadığını ifade etmektedir.[48] Yasada belirtilmiş olan asgari toplantı ve karar nisapları sağlanmadan alınan genel kurul kararları da yok hükmündedir.

Yok hükmündeki genel kurul kararları hakkında açılacak dava iptal davası olmayıp genel kurul kararlarının yok hükmünde olduğunun tespiti açısından tespit davasıdır. Söz konusu açılacak olan dava herhangi bir hak düşürücü süre ve zamanaşımına da tabi olmayıp herkes tarafından ileri sürülebilir ve hakim tarafındanda resen dikkate alınır.[49]

Butlan halleri Türk Ticaret Kanunun md. 447’de özel olarak düzenlenmiştir. Buna göre; Genel kurulun, özellikle;

a) Pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran,

b) Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran,

c) Anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan, kararları batıldır.

Madde metninde düzenlenen butlan halleri temel sebepler olup sınırlı sayı niteliğini taşımamaktadır.

-Pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandırılması veya ortadan kaldırılması durumunda;

Pay sahipleri için genel kurula katılma hakkı vazgeçilmez niteliktedir. Çünkü pay sahipleri haklarını kural olarak genek kurul toplantısında kullanır. Örneklemek gerekirse genel kurulda organların seçimi, finansal tabloların incelenmesi, yönetim kurulu üyelerinin ibralarına ilişkin kararlar alınmaktadır. Dolayısı ile anonim şirketlerde en yetkili organ genel kurul olup, genel kurula katılma hakkı pay sahipleri açısından vazgeçilemez nitelikte önemli bir haktır.[50] Bu hakkın pay sahipleri açısından kısıtlanması, şarta bağlanması, veya kaldırılmasına izin verilmemektedir.

Pay sahibinin oydan yoksunluk hali söz konusu olsa bile paysahipleri genel kurula katılabilir. Pay sahiplerinin oydan yoksun olduğu hallerde genel kurulda konuşma ve açıklama yapma hakkı mevcuttur (TTK md. 436).

-Pay sahibinin oy kullanma ve iptal davası açma hakkının sınırlandırılması veya ortadan kaldırılması;

Oy hakkı ve iptal davası açma hakkı da genel kurula katılma hakkı gibi pay sahipleri için vazgeçilemez, geri alınamaz ortaklık haklarındandır. Bu anlamda oy hakkını sınırlandıran veya ortadan kaldıran genel kurul kararları geçersizdir.

TTK md. 452’de genel kurulun, müktesep ve vazgeçilmez haklar saklı kalmak kaydıyla aksine esas sözleşmede hüküm bulunmadığı takdirde, kanunda öngörülen şartlara uyarak, esas sözleşmenin bütün hükümlerini değiştirebileceği belirtilmiştir.

Müktesep ve vazgeçilmez haklar madde lafzında açıkça belirtilmiş olmasada iptal davası açma hakkıda bu haklardan sayılmaktadır. Nitekim eTK md. 385’de iptal davası açma hakkının bu haklardan sayılmış olduğu açıkça belirtilmektedir.[51]

- Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandırılması veya kaldırılması;

Pay sahibinin bilgi alma ve inceleme hakkı TTK. md. 437’de açıkça ve detaylı şekilde düzenlenmiş olup maddede;

Finansal tablolar, konsolide finansal tablolar, yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu, denetleme raporları ve yönetim kurulunun kâr dağıtım önerisi, genel kurulun toplantısından en az onbeş gün önce, şirketin merkez ve şubelerinde, pay sahiplerinin incelemesine hazır bulundurulur. Bunlardan finansal tablolar ve konsolide tablolar bir yıl süre ile merkezde ve şubelerde pay sahiplerinin bilgi edinmelerine açık tutulur. Her pay sahibi, gideri şirkete ait olmak üzere gelir tablosuyla bilançonun bir suretini isteyebilir.

Pay sahibi genel kurulda, yönetim kurulundan, şirketin işleri; denetçilerden denetimin yapılma şekli ve sonuçları hakkında bilgi isteyebilir. Bilgi verme yükümü, 200 üncü madde çerçevesinde şirketin bağlı şirketlerini de kapsar. Verilecek bilgiler, hesap verme ve dürüstlük ilkeleri bakımından özenli ve gerçeğe uygun olmalıdır. Pay sahiplerinden herhangi birine bu sıfatı dolayısıyla genel kurul dışında bir konuda bilgi verilmişse, diğer bir pay sahibinin istemde bulunması üzerine, aynı bilgi, gündemle ilgili olmasa da aynı kapsam ve ayrıntıda verilir. Bu hâlde yönetim kurulu bu maddenin üçüncü fıkrasına dayanamaz.” Denilmektedir.

Madde lafzından da açıkça anlaşılacağı üzere bu hak yönetim kurul yanında denetim kurulunundan da denetim nasıl yapıldığı ve sonuçları hakkında bilgi almayı da kapsamaktadır.

Bu hakkın sınırı TTK md. 437 gereği sadece şirket sırlarının veya korunması gereken ortaklık menfaatlerinin zarar görebileceği nedenler ile çizilebilir.

- Anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararlar;

TTK. md. 447’de Anonim Şirketin temel yapısını bozan kararların geçersiz olduğu belirtilmiş ise de bu kararların ne olduğu hakkında bir açıklama bulunmamaktadır. Kanunun gerekçesinde şirketin temel yapısına ilişkin açıklamanın anonim şirketin tanımından ve organsal yapısından hareketle verilebileceği belirtilmekle anonim şirketin tanımına, pay sahiplerinin hakları ve borçları düzenine ve organsa yapısına aykırı kararların temel yapıya aykırı olduğu vurgulanmaktadır.

Anonim şirketlerde pay sahiplerinin borcu hakkında geçerli olan tek borç ilkesine aykırı genel kurul kararları, intifa hakkı sahiplerine oy hakkı tanınması, itibari değersiz payların ihraç edilmesi, genel kurula katılma ve oy hakkını kullanmada pay sahipleri için veto hakkı getiren durumlar anonim şirketin temel yapısına aykırı olarak belirtilmektedir.[52]

Yine anonim şirketlerde sermayeyei koruyan hükümlerin ihlal edilmesi de kararları geçersiz kılacaktır.

Pulaşlı; itibari değerin altında yeni pay ihraç edilmesi veya şirketin kasasından ödenmek üzere pay sahiplerine çıkma hakkı tanınmasını, kar dağıtımının yönetim kurulunca karara bağlanmasını ve yedek akçe ayrılmadan kar dağıtımı yapılmasını, şirket gerçekte kar etmediği halde kar gösterilip dağıtılmasına ilişkin genel kurul kararlarının geçersiz olacağını belirtmiştir.[53]

Madde metninden anlaşılacağı üzere butlan sebepleri sınırlı bir şekilde düzenlenmemiş olup doktrinde borçlar kanunundan doğan kesin hükümsüzlük hallerinin de anonim şirketlerin genel kurul kararlarının geçerliliği açısından uygulama alanı bulacağı kabul edilmektedir.[54]

Genel kurul kararların hükümsüz olduğu söz konusu durumlarda hukuken hiçbir etkisi bulunmamaktadır. Genel kurul kararlarının butlanla batıl olduğunu yönetim kurulu, karara olum oy vermesine rağmen pay sahipleri hakkın kötüye kullanılması bazında kararların butlanını ileri sürebilir. Taraflar ileri sürmese dahi hakim butlanı resen dikkate alır.

Tüm bu hususların yanında TTK’nın 445. Md. Genel kurul kararlarının iptal sebepleri düzenlenmiştir. TTK md. 445’de “446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler.” Denilmektedir.

TTK’ da yapılan düzenleme ile butlan ve iptal edilebilirlik halleri sınırlı olarak sayılmadığından eTK’da döneminde var olan butlan ve iptal edilebilirlik durumlarının sınırlarının çizilmesi sorunu TTK ile de güncelliğini devam ettirmektedir. Doktrinde ise kesin hükmsüzlük halleri ve iptal edilebilirliğin sınırlandırılmasında emredici hükümler arasında ikili bir ayrım yapılmaktadır.[55] Bu anlamda ortaklık yapısını ilgilendiren hükümler ile ortaklık alacaklıları, müstakbel pay sahipleri ve diğer üçüncü kişileri korumaya yönelik emredici hükümler  mutlak emredici hükümler olarak kabul edilmekte ve söz konusu hükümlere aykırı genel kurul kararlarının kesin hükümsüz olduğu kabul edilmektedir. [56]

Mevcut pay sahiplerinin özel menfaatlerinin korunmasına yönelik hükümler ise nispi emredici olarak nitelendirilerek bu hükümlere aykırı genel kurul kararlarının iptal edilebilir oldukları kabul edilmektedir.[57] Bu anlamda konusu temsil hakkı olan ve temsil hakkını yasaklayan, temsil hakkının kullanılmasını somut olarak kısıtlayan veya zorlaştıran ve pay sahiplerinin genel kurula temsilci aracılığı ile katılımını zorunlu kılan genel kurul kararlarının TTK m.447 kapsamında kesin hükümsüz olarak kabul edilmesi gerekmektedir.[58]

Genel anlamda TTK md. 445’de iptal davası açılabilmesi için asgari şartlar sayılmıştır. İptal davası hukuken mevcut olan geçerli ancak sakat doğmuş plan genel kurul kararına karşı açılabilri. İptal davasının açılmış olması için bu sebeplerden birinin varlığının yanında ayrıca genel kurul kararlarının iptalini isteyen davacı tarafındanda söz konusu şartın oluştuğu davada ispatlanmak zorundadır.

-Kanuna aykırı olan kararlara karşı açılacak olan iptal davaları

Madde metninden belirtilen kanuna aykırılık ibaresinde yürülükte olan tüm yasal mevzuat hükümleri kastedilmektedir. Yokluk ve butlan hallerinde söz konusu dava açılamayacağından dolayı kanuna aykırılık ibaresi yokluk ve butlan dışında kanuna aykırılık hallerini belirtmektedir.[59]

İptal sebepleri olma açısından da mevzuatta yer alan usule ya da özele ilişkin hükümler arasında fark bulunmamaktadır.[60]

-Esas sözleşme hükümlerine aykırı kararlara karşı açılacak olan iptal davaları

Anonim şirket esas sözleşmesinde yer alan maddelere aykırı genel kurul kararlarında iptal edilmesi mümkündür. Şirket esas sözleşmesinde yer alan düzenleme yasanın emredici hükmü ise yada TTK md.447’de sayılan sebeplerden biri ise genel kurul kararlarının sakatlığı butlan düzeyinde olacaktır.[61]

Özetle alınan kararların hükümsüz olduğu durumlarda karar iptale tabi değil alınan karar butlanla batıl olmaktadır.

-Dürüstlük kuralına aykırı kararlara karşı açılacak olan iptal davaları

Medeni Kanun’un 2. Maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralı ve aykırılığa ilişkin düzenlenen genel kuralın anonim şirketlerin genel kurul kararlarında da uygulanacağı TTK. m.445‘de düzenlenmiştir.

Genel kurulda alınan kararlar yasa ve sözleşme hükümlerine uygun olarak gözükse de eğer dürüstlük kuralına aykırı ise alınan kararların iptali mümkün olabilecektir.

Bu anlamda alınan kararlar kanuna ve esas sözleşmeye uygun olarak görülmekte ise de ortaklık menfaatleri arasındaki dengeyi bozmakta ise, şirket menfaatleri söz konusu olmadığı halde çoğunluğun gücünü kötüye kullanarak azınlığın yetkilerini ihlal ettiği durumlarda, alınan kararların dürüslük kuralı ile bağdaşmaması sebebi ile kararların iptali söz konusu olabilecektir.[62]

4.1     Pay Sahibi ile Temsilci Arasındaki İlişkinden Kaynaklanan Sorunların Genel Kurul Kararlarına Etkisi

1.  Yetkisiz temsilcinin temsilci sıfatıyla genel kurul toplantısına katılması

Yukarıda daha önce belirtilmiş olduğu üzere genel kurul toplantısına katılma ve oy kullanma yetkisi pay sahipleri, intifa hakkı sahipleri ve yetkili temsilcilere aittir. Kendisine temsil yetkisi verilmeyen bir kişinin temsilci sıfatı ile genel kurul toplantısına katılması veya toplantıya katılmakla birlikte pay sahipliği haklarını kullanması halinde yetkisiz temsil söz konusu olacaktır.

Yetkisiz temsil halinde, iptali talep edilen kararın alınmasında yetkisiz temsilcinin etkili olduğu ispatlanırsa genel kurulda alınan kararların iptali söz konusu olabilecektir.[63] Yetkisiz temsilcinin sözde temsil ettiği paylar toplantı yeter sayısında dikkate alınmayacağından yetkisiz temsilci dışında geçerli olarak katılan payların sayısı toplantı yeter sayısının sağlanmasında yeterli değilse bu durumda toplantıda alınan kararların tümünün geçersizliği söz konusu olacaktır.

Toplantı yeter sayısının sağlanamaması durumunda kararların yok hükmünde olduğu[64]  ya da iptal edilebilir nitelikte olduğu doktrinde tartışmalıdır.

Genel kurul toplantısının dışında ve toplantıdan sonra oylara ve bu oyların geçerliliğine ilişkin karar verilmesi yasak olduğundan yetkisiz temsilci tarafından kullanılan oylara daha sonra pay sahibinin onayı ile geçerli kılınması genel kurulda doğrudanlık ilkesine aykırılık teşkil etmektedir. Bu sebeple TBK 46/f.1’in kıyasen uygulanmasının söz konusu olmadığı ve yetkisiz temsilci olarak genel kurula katılan söz de temsilcinin yaptığı işlemler ile kullandığı oylara sonradan pay sahibi tarafından onay verilmesinin, toplantıda alınan kararlara geçerlilik kazandırmayacaktır.[65]

2. Temsilcinin talimat alma yükümlülüğüne aykırı davranması ve paysahibinin haklarını talimata aykırı kullanması

Temsilcinin talimat alma yükümlülüğüne aykırı davranması ile pay sahibinin talimatlarına aykırı davranması farklı kavramlardır. Herşeyden önce TTK md. 429’ da tevdi eden temsilcisinin talimat alma yükümlülüğü açıkça düzenlenmiştir.

TTK md. 429/f.1 de “Tevdi eden temsilcisi, kendisine tevdi edilmiş bulunan pay ve pay senetlerinden doğan katılma ve oy haklarını tevdi eden adına kullanma yetkisini haizse, nasıl hareket etmesi gerektiği konusunda talimat almak için, her genel kurul toplantısından önce, tevdi edene başvurmak zorundadır.”

Tevdi eden temsilci ile adi bireysel temsilcinin talimat alma yükümlülükleri alınan maddede zorunluluk olarak belirtilmiş ise de temsilcinin bu maddeye aykırı davrananrak herhangi bir talimat almaksızın genel kurul toplantısında katılımları ve oy kullanmaları genel kurulda alınan kararların geçerliliğine etki etmeyecektir. Zira bu durumda talimat alma yükümlülüğü pay sahibi ile temsilci arasındaki iç ilişki kapsamında kalmakta olup 3. Şahıs durumundaki anonim şirkete ileri sürülemez.[66]

Pay sahibi böyle bir durumda uğradığı zararın giderilmesini tevdi eden veya adi bireysel temsilcisinden isteyebilecektir.

Temsilcinin oy hakkını ve pay sahipliğinden doğan diğer hakları pay sahibinden almış olduğu talimata aykırı olarak kullanmasının genel kurul kararlarına etkisi ise TTK’nın 427. Md.’sinde düzenlenmiştir.

TTK. md. 427’de; “Katılma haklarını temsilci olarak kullanan kişi, temsil edilenin talimatına uyar. Talimata aykırılık, oyu geçersiz kılmaz. Temsil edilenin temsilciye karşı hakları saklıdır.

Hamiline yazılı pay senedini, rehin, hapis hakkı, saklama sözleşmesi veya kullanım ödüncü sözleşmesi ve benzeri sözleşmeler sebebiyle elde bulunduran kimse, pay sahipliği haklarını, ancak pay sahibi tarafından özel bir yazılı belge ile yetkilendirilmişse kullanabilir.”

Anılan maddede açıkça düzlenmiş olduğu üzere temsilcinin almış olduğu talimata aykırı oy kullanması temsilcinin kullanmış olduğu oyu geçersiz kılmayacaktır. Bu sebeple de genel kurula katılan temsilcinin almış olduğu talimata aykırı olarak genel kurulda oy kullanması ya da katılma hakkını kullanması genel kurulda alınan kararların sıhhatini etkilemez.

Söz konusu durum toplu temsilciler içinde geçerlidir. TTK md. 28/f.4 gereği toplu temsilcilerin hazırlayıp, ilan ettikleri bildirgeler toplu temsilcilere verilmiş olan talimat olarak kabul edilmektedir.[67] Toplu temsilciler tarafından bildirgelerde yer alan hususlara aykırı şekilde katılma haklarının kullanılması; TTK md. 427/f.1 gereği kullanılan oyları geçersiz kılmayacak ve toplantıda alınan kararların sıhhatin etkilemeyecektir.

Toplu temsilcilerin çok sayıfa pay dan doan oy hakkını kullanması nedeni ile alınan kararlar açısından ciddi bir etkiye sahip olacağı kabul edilebilir. Toplu temsilcilerin bildirgeye aykırı hareket etmesi halinde, dileyen pay sahipleri irade sakatlığı hallerine dayanarak kendi adlarına kullanılan oyları iptal ettirilebilmesi gerektiği doktrinde kabul edilmiştir.[68]

Burada dikkat edileceği üzere irade sakatlığına bağlı olarak pay sahibi adına kullanılan oylar iptal edilmesi olup genel kurul kararlarının iptali ise kararların alındığı tarihten itibaren üç aylık süre içinde açılacak iptal davası ile mümkün olacaktır.

Karamanlıoğlu, uygulamada toplu temsilcilerin bildirgelerine aykırı hareket etmelerinin çok zor gerçekleşeceğini, bunun sebebinin ise yönetim kurulunun özen yükümlülüğü kapsamında ortaklığın itibarını gözeteceğini ve de kurumsal temsilci sıfatı taşıyan kişilerin sonraki genel kurullarda aynı görevi yerine getirme arzuları nedeni ile güven kaybı yaşamamak için böyle bir davranıştan uzak duracağı, ve pay ashiplerine karşı sorumluluklarının doğmaması için böyle bir yola başvurmayacaklarını belirtmiştir.[69]

Bu görüşü kabul etmiyoruz zira genel kurulda alınan karar sonucu şirket yönetim kurulunun genel kurul neticesinde elde edebileceği güç ve menfaatin önemi nedeni ile  temsilcinin temsil yetkisinin kötüniyetli olarak kullanabilmesi sıklıkla karşılabilecek bir durum olabilecektir. Bu durumda yazarın belirtmiş olduğu bu hususların ve bu konuda mevzuatta düzenlenmiş bulunan caydırıcı herhangi bir müeyyidenin bulunmamasının temsil yetkisinin kötüye kullanımının engellenmesinde yeterli olmayacağı kanaatindeyim.

3. Pay Sahiplerinin Genel Kurulda Temsiline İlişkin Anasözleşmede Hükümlerine Aykırılık

TTK. md. 445’de açıkça belirtildiği üzere esas sözleşme hükümlerine aykırılık halinde genel kurul kararları iptal edilebilecektir.

Ana sözleşmede temsile ilişkin öngörülen geçerli sınırlandırmalara aykırı şekilde oy kullanılması yukarıda belirtildiği üzer TTK. md.446/f.1 deki kararların alınmasında etkili olduğunun ispatlanması halinde TTK. md.445 gereği iptal edilebilecektir.

Ayrıca ana sözleşmeye her nasılsa girmiş olan hükümlerden bazıları yasanın emredici kurallarına aykırı olması nedeni ile kesin hükümsüz nitelikte bir düzenleme ise buna aykırılık genel kurulda alınan kararların iptalini gerektirmez.[70]

4. Tevdi Eden Temsilcisinin TTK. md. 429/f.2’ye Aykırı Davranması

Tevdi eden temsilcisi TTK m.429’da düzenlenmekle birlikte kanunda açıkça tanımlanmamıştır. Tevdi eden temsilcisi kendisine bir hukuki ilişki nedeni ile tevdi edilmiş olan pay ve pay senetlerinden kaynaklanan hakları genel kurulda kullanan kişidir.

Tekinalp; tevdi eden terimini; “ payını kayden veya pay senedini maddi olarak (fiziken) bir hukuki ilişki  bağlamında bir kişiye bırakan ve bir kişiden kendisini GK’da temsil etmesini isteyen kişi kastedilir.”[71] olarak belirtmektedir.

TTK m. 429 gereği tevdi eden temsilcisi tevdi edenden talimat almakla yükümlüdür. Bu nedenle de temsilci her genel kurul için tevdi edene başvurmak ve talimatlarını sormak zorundadır.

TTK md. 429’da tevd eden temsilcisinin pay sahibi tarafından kendisine verilen talimatlar doğrultusunda oy kullanacağı açıkça belirtilmiş olup böyle bir talimatın yokluğu halinde yönetim kurulun yaptığı öneriler yönünde oy kullanacağı düzenlenmiştir.

Yasa koyucu tarafından bilinöli olarak yapılan TTK m.429’daki bu düzenlemede açıkça pay sahibinin menfaatini korumaya yönetliktir. Pay sahipleri menfaatlerini koruyan hükümlere aykırık nedeni ile TTK m.445. maddesi gereğince dava açabilecektir.[72]

Tevdi eden temsilcisinin pay sahibinin talimatı olmadığı hallerde yönetim kurulunun yapmış olduğu önerilere aykırı oy kullanması halinde temsilcinin TTK md. 429/f.2 aykırı olarak kullandığı kararların iptali istenebileceği kabul edilmektedir.[73]

​​​​​​​5.Temsilcilerin Bildirim Yükümlülüklerini Yerine Getirmemeleri

Yukarıda açıklandığı üzere TTK’nun 428. Maddesinde organın temsilcisi, bağımsız temsilci ve kurumsal temsilci düzenlenmiş olup TTK 431. Md’sinde 428. maddenin birinci ve ikinci fıkralarında öngörülen temsilciler ile tevdi eden temsilcileri, kendileri tarafından temsil olunacak payların sayılarını, çeşitlerini, itibarî değerlerini ve gruplarını şirkete bildirme yükümlülüklerini düzenlenmiştir.

TTK md. 431/f.1’de devamla bu yükümlülüklere aykırı davranılması halinde genel kurulda alınan kararların genel kurula yetkisiz katılmaya dair hükümler çerçevesinde iptal edilebileceği düzenlenmiştir.

Madde metninde temsilcilerin oy kullanacakları kişilere ilişkin açıklamalarda bulunma yükümlülüğü belirtilerek bu hususa aykırılığın yaptırımı olarak genel kurul kararlarının iptal edilebilmesi düzenlenmiştir.

Doktrinde bu yükümlülüğün yerine getirmemesi halinde genel kurul kararlarının iptal edilebilirlik yaptırımına tabi olması söz konusu durumun kolaylıkla kötüniyetli olarak kullanılabileceği de göz önüne alınarak ağır bir yaptırım olarak nitelendirilmiştir.[74]

Bilgili/Demirkapı söz konusu durumu hazır bulunanlar listesinde yapılacak bir inceleme ile ortaya çıkabilecek basit bir durumun şirkete ve genel kurulda talep eden pay sahibine bildirilmemesini, genel kurul kararının iptaline varan yaptırıma tabi tutmayı abartılı bir düzenleme olarak belirtmiştir.[75]

Karamanlıoğlu söz konusu düzenleme ile bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi halinde iptal edilebilirlik yaptırımının öngörülmesi ile kararın geçerliliğinin toplu temsilciler ile tevdi eden temsilcilerinin takdirine bırakıldığını belirtmiştir.[76]

Bildirim yükümlülüğüne  aykırılık halinde geçerli bir temsil ilişkisi sonuca toplantıya katılan temsilcinin katılımının yetkisiz katılım gibi yaptırıma tabi tutulmasıda TTK ve BK’ya aykırılık teşkil edeceğinden dolayı açılan iptal davalarında yetkisiz katılımın genel kurul kararlarının alınmasında etkili olduğunun ispatlanması gerekmektedir.[77]

Doktrinde bildirim yükümlülüğünün ihlalinin genel kurul kararlarının iptal edilebielceğine bir sebep olmadığına ilişkin görüşler bulunmakta ise yasanın açık düzenlemesi karşısında iptal yaptırımının uygulanmayacağını savunmak oldukça güçtür.[78]

Moroğlu; bildirim yükümlülüğünün yerine getirlmemesi halinde, genel kurul kararlarının iptal edilebilir olmaları yerine, bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeyen temsilcinin toplantıya katılımın engellemesinin yerinde olacağını belirtmiştir.[79]

Söz konusu düzenlemenin bildirimde bulunmayan temsilcilerin toplantıya alınmayacağı ancak bildirimde bulunmadan toplantıya katılınması halinde ise bu durumun toplantıda alınan kararlara etkili olması şartı ile kararların iptal edilecebileceği şeklinde yapılması daha yerinde olacaktır.

​​​​​​​2. Temsilcinin Pay Sahipliğinden Doğan Hakları Kullanımının ve Genel Kurul Toplantısına Katılımının Engellenmesinin Genel Kurul Kararlarına Etkisi

Hukuken geçerli bir gerekçe olmaksızın, temsilcilerin toplantıya alınmaması veya toplantı sırasında kullanmaya yetkili oldukları hakları kullanmalarının engellenmesi yahut toplantıdan çıkartılmaları ve bu durumun toplantıda kararların alınmasında etkili olması durumunda toplantıda alınan kararlar iptal edilebilecektir.

Nitekim TTK md. 446/f.1 ‘de iptal davası açabilecek kişier arasında; “ genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararlarının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri” de sayılmıştır.

4.3 Ortaklığın Temsilcilere İlişkin Yükümlülüklerinden Doğan Eksiklik ve Sakatlıkların Genel Kurul Kararlarına Etkisi

4.3.1 Toplu temsilcilerin bildirimlerinin genel kurul toplantısında açıklanmaması

Yukarıda da açıklandığı üzere TTK md. 431/f.2/c.1 genel kurul toplantısında toplantı başkanının bildirimleri açıklayacağı düzenlenmiştir.

TTK. md. 431/f.2/c.2 gereği toplantı başkanının, en az bir pay sahibinin istemine karşılık, temsilcilerin bildirimlerinin açıklamaması halinde her pay sahibi genel kurul toplantısında alınan kararlara karşı iptal davası açabilecektir.

Madde metninden açıkça anlaşıacağı üzere bir pay sahibi toplantı başkanından açıklama talep etmiş olması şartıyla bildirim yapılmaması halinde iptal davası açabileceği gibi temsilcilerden herhangi birinin talebi üzerine de açıklama yapılmamış olması halinde de iptal davası açılabilecektir.

Yine maddede pay sahibinin talep etmesi şartıyla bildirimlerin açıkça toplantı başkanı tarafından açıklanacağı belirtildiğinden dolayı pay sahibinin talep etmesine rağmen bildirimlerin toplantı başkanı tarafından yapılmaması halindede bunun yaptırımı olarak alınan kararlar iptal edilebilecektir.

İptal davasının açılması noktasında davayı sadece bildirimleri açıklamasını toplantı başkanından talep eden pay sahibi değil tüm pay sahipleri açmaya yetkili olacaktır.

4.3.2 Kurumsal temsilci olmayı isteyenlere ortaklığın gereği gibi veya hiç çağrı yapmaması

TTK. md.428/f.2’de; “Şirket, kendisiyle herhangi bir şekilde ilişkisi bulunan bir kişiyi, genel kurul toplantısında kendileri adına oy kullanıp ilgili diğer işlemleri yapması için yetkili temsilcileri olarak atamaları amacıyla pay sahiplerine tavsiye edecekse, bununla birlikte şirketten tamamen bağımsız ve tarafsız bir diğer kişiyi de aynı görev için önermeye ve bu iki kişiyi esas sözleşme hükmüne göre ilan edip şirketin internet sitesine koymaya mecburdur.

Bundan başka, yönetim kurulu, genel kurul toplantısına çağrı ilanının Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanacağı ve şirket internet sitesinde yer alacağı tarihten en az kırkbeş gün önce, yapacağı bir ilan ve internet sitesine koyacağı yönlendirilmiş bir mesajla, pay sahiplerini, önerdikleri kurumsal temsilcilerin kimliklerini ve bunlara ulaşılabilecek adres ve elektronik posta adresi ile telefon ve telefaks numaralarını en çok yedi gün içinde şirkete bildirmeye çağırır. Aynı çağrıda kurumsal temsilciliğe istekli olanların da şirkete başvurmaları istenir. Yönetim kurulu, bildirilen kişileri, birinci fıkradaki kişilerle birlikte, genel kurul toplantısına ilişkin çağrısında, adreslerini ve onlara ulaşma numaralarını da belirterek, ilan eder ve internet sitesinde yayımlar. Bu fıkranın gerekleri yerine getirilmeden, kurumsal temsilci olarak vekâlet toplanamaz.

Kurumsal temsilcilik, bir pay sahipliği girişimidir; meslek olarak ve ivaz karşılığı yürütülemez. Kurumsal temsilci Türk Borçlar Kanununun 510 uncu maddesini ileri sürerek temsil ettiği pay sahiplerinden herhangi bir talepte bulunamaz.

Bildirge, pay sahipleri tarafından kurumsal temsilciye verilmiş talimat yerine geçer.

Kusurlu olarak bildirgesine veya kanuna aykırı hareket eden veya hileli işlemler yapan kurumsal temsilci bu fiil ve kararlarının sonuçlarından Türk Borçlar Kanununun 506 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkraları uyarınca sorumlu olur; sorumluluğu kaldıran veya sınırlayan sözleşmeler geçersizdir.

Bu maddenin birinci fıkrası uyarınca kendisine temsil yetkisi verilenler ile pay sahibinin Türk Borçlar Kanununun temsile ilişkin hükümleri uyarınca yetkilendirdiği temsilci 429 ilâ 431 inci madde hükümlerine tabî değildir.” Denilmektedir.

TTK. md. 428/f.2’de belirtilen yükümlülükler yerine getirilmeden  kurumsal temsilci olarak vekalet toplayamayacağı açıkça düzenlenmiştir. Özellikle maddede belirtilen kurumsal temsilci olmya isteklilere yönelik çağrının gereği gibi yapılmaması hususu genel kurul kararlarının iptal edilebirliliği yönünden doktrinde tartışma konusu olmştur.[80]

Bilgili/Demirkapı; genel kurulda alınan kararların bu durumda iptal edilebilir nitelikte olmasını ağır bir yaptırım olarak değerlendirmiş ve kurumsal temscilci olmaya isteklilere yapılacak çağrının hiç veya zamanında yapılmaması halinde yönetim kurulunun sorumluluğunun doğması gerektiğini savunmaktadır.[81]

 Ancak kurumsal temsilcilere hiç ve gereği gibi bir çağrı yapılmaması hallerinde pay sahiplerinin kurumsal temsilciye yetki verme imkanından yoksun kalması durumunda pay sahipleri iptal davası açabilmelidirler.[82]

5.TEMSİLCİNİN SORUMLULUĞU

Pay sahibinin genel kuruda temsilinde temsilci ile pay sahibi arasındaki hukuki ilişki nedeni ile temsilcinin hukuki sorumluluğunun doğması ihtimalide söz konusu olabilecektir. Bu durumda temsilcinin pay sahibine karşı sorumluluğu ile temsil etmediği pay sahiplerine karşı sorumluluğu ayrı ayrı incelenmelidir.

TTK’da çeşitli durumlar için ceza hükümleri bulunmakta ise de temsilcinin sorumluluğu anlamında TTK’da temsilcinin cezai sorumluluğunu düzenleyen hernagi bir özel hüküm bulunmamaktadır. Bu sebeple de temsilcinin cezai sorumluluğu TCK ve cezai hükümlerin bulunduğu diğer özel kanunlarda yer alan suçların unsurlarının oluşması halnde söz konusu olacaktır.[83]

Temsilcinin temsil olunan pay sahibine karşı sorumluluğu ise sözleşmesel sorumluluk ve haksız fiil sorumluluğu olarak iki başlığa ayrılarak incelenebilir. Temsilcinin haksız fiil sorumluluğunun şartları ile genel haksız fiil sorumluluğunun şartarı ile aynı olup haksız fiil sorumluluğunun gerçekleşmesi çok nadir karşılaşılacak bir durumdur.

5.1 Temsilcinin Temsil Ettiği Pay Sahibine Karşı Sorumluluğu

5.1.1 Sözleşmesel sorumluluk

Temsilci ile pay sahibi arasıdaki ilişki hukuki nitelik olarak vekalet sözleşmesi olarak belirtilebilir.  TBK md. 503’te de belirtildiği üzere temsil eden ile pay sahibi arasında sözleşme olmaksızın pay sahibi tarafından tek taraflı bir irade beyanı ile temsilciye temsil yetkisi verilebilecektir.

Bu şekilde verilen temsil yetkisi neticesinde temsilcinin pay sahibini temsile yetkisi bulunsa dahi bu bir yükümlülük değildir.[84] Ancak taraflar arasında kurulmuş olan bir vekalet sözleşmesi bulunması halinde temsilcinin yükümlülüğü söz konusu olabilmektedir.

Pay sahibi ile temsilci arasındaki hukuki ilişkinin vekalet sözleşmesi niteliğinde olup ayrıca temsilcinin sorumluluğunun düzenlendiği yukarıda belirtilen TTK md. 428/f.5 ‘de TBK md. 506/f.1 ve f.2 atıf yapılmıştır.

TTK md. 428/f.5 her ne kadar kusurlu olarak bildirgesine veya kanuna aykırı hareket eden veya hileli işlemler yapan kurumsal temsilcinin sorumlu olacağı belirtilmiş ise de doktrinde kurumsal temsilci ibaresinin tüm toplu temsilcileri karşılayacak şekilde geniş yorumlanması gerektiği kabul edilmektedir.[85]

TBK 506’da vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlü olduğu belirtilerek maddede vekilin yükümlülükleri düzenlenmiş olup vekilin bunlara aykırı hallerde sorumluğunun doğması nedeni ile söz konusu madde konu açısından önem teşkil etmektedir.

TTK m. 428’de TBK md.506/f.1 ve f.2’ye atıf yapılmış olması neden ile TBK f.3’de yer alan vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınması temsilci açısından söz konusu olamayacaktır.

Temsilci, sözleşme kapsamındaki yükümlülüklerini kusurlu bir şekilde ihlal ederek, sözleşmeyi gereği gibi veya hiç ifa etmemesi nedeni ile pay sahibine karşı verdiği zarardan illiyet bağının da bulunması halinde sorumlu olacaktır.

TTK. md. 428/f.5 gereği temsilcinin/borçlunun  sorumluluğunu ortadan kaldıran veya sınırlandıran sözleşme hükümleri ile TBK md. 115 gereği hizmet sözleşmesinden kaynaklanan herhangi bir borç sebebiyle sorumlu olmayacağına ilişkin olarak önceden yaptığı her türlü anlaşma  kesin olarak geçersiz kabul edilmiştir.

Temsilcinin sorumluluğu açısından TTK ve BK’da bu sorumluluğun çerçevesi çizilmiş ise de temsilci ve pay sahibi arasında yapılacak sözleşme ile temsilcinin sorumluluğuna ilişkin bu çerçeve dışında ek yükümlülüklerde temsilciye yüklenilebilecektir.

5.1.2 Haksız fiil nedeni ile sorumluluk

TBK md.49’da kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren kişinin bu zararı gidermekle yükümlü olduğu düzenlenmiştir. Genel anlamda haksız fiilin şartları hukuka aykırı fiil, zarar, kusur ve nedensellik bağının varlığıdır. Temsilcinin haksız fiil sorumluluğunun doğması içinde söz konusu şartların gerçekleşmesi gerekmektedir.

Haksız fiil sorumluluğunun düzenlendiği TBK md. 49 ve devamı maddelerinde belirtilen şartların doğması halinde temsilcinin haksız fiil nedeni ile hukuki sorumluluğu cihetine gidilebilecektir. Ayrıca TBK 49. Maddesinde düzenlenen ahlaka aykırılık fiili objektif ahlaki ölçüler nazarında aynı zamanda hukuka aykırılıkta oluşturmakta ise temsilcinin bu sebeple sorumluluğundan bahsedilebilecektir.

Nitekim doktrinde temsilcinin ahlaka aykırılık sebebi ile sorumluluğunun doğmasına örnek olarak anonim şirket genel kurulunda anonim şirket ile rekabet halinde olan başka bir ortaklık tarafından genel kuruldaki gündem maddelerine ilişkin oylamada bu ortaklık menfaatine gelecek şekilde oy kullanmak için para verilmesi hali gösterilmektedir.[86]

Söz konusu durumun gerçekleşme ihtimali ise son derece düşük olup bu sebeplede sözleşmeden doğan sorumluluk hükümlerine dayanmak haksız fiil hükümlerine dayanmaktan çoğu zaman daha elverişli olacaktır. Ayrıca temsilciyi sözleşmeden doğan sorumluluk hükümlerine tabi tutmak açılacak olan davada pay sahibine davanın sonucuna etkili olacak zamanaşımı, ispat yükü gibi hususlarda daha çok avantaj sağlayacaktır.

Hem sözleşmeden kaynaklanan sorumluluğun hem de haksız fiil sorumluluğunun birlikte doğduğu hallerde ise mahkemece TBK md.60 gereği pay sahibine en iyi giderim imkânı sağlayan sorumluluk türü uygulanacaktır.

5.2 Temsilcinin Ortaklığa Karşı Sorumluluğu

5.2.1 Sözleşmesel sorumluluk

Temsilcinin anonim şirkete karşı sözleşmeden kaynaklanan bir sorumluluğunun   doğması  için   anonim  şirketle  temsilci  arasında  sözleşmesen  bir ilişki olması gerektiği açıktır. Bu sebeple de burada incelenecek temsil türü anonim şirket ile ortaklık arasında doğrudan ilişki bulunan temsilci türleridir.

Anonim şirkette organ temsilcisi, bağımsız temsilci arasında sözleşmesen bir ilişki kabul edilmektedir. Ancak bu temsilci türleri dışında kalan bireysel temsilciler ile kurumsal temsilci türleri ile ortaklık arasında sözleşmesel bir ilişki olduğundan bahsedilemeyeceğinden anonim şirkete karşıda sorumluluklarının doğmayacağı belirtilebilir.[87]

Yukarıda anonim şirkete karşı sorumlu oalbilecekleri belirtilen organ temsilcisi ve bağımsız temsilcinin hangi durumlarda anonim şirkete karşı sorumlu olabilecekleri sorusu akıllara gelebilir.

Örneğin bu temsilci türlerinin toplantıya katılmaması halinde ve toplantının bu sebeple ertelenmesi durumunda toplantının yapılmamasından kaynaklanan zararlardan bu temsilcilerin sorumlu olabileceği kabul edilmektedir. Ancak temsilci kusuru olmadığını ispat ettiği takdirde artık sorumluluğu ortadan kalkacaktır.[88]

TTK md.430 yukarıda belirtilen temsilcilerin, temsil belgelerinin içeriğini ve oylarını hangi yönde kullanacaklarını, radyo, televizyon, gazete veya diğer araçlarla ve gerekçeleriyle birlikte açıklamakla yükümlüdürler. Temsilciler bildirgilerinde belirtmiş oldukları hususlara aykırı şekilde oy kullanmaları gerek pay sahipleri ile gerekse de anonim şirket ile aralarındaki sözleşmeye aykırılık teşkil etmektedir. Dolayısı ile temsilcilerin bu durumda anonim şirkete karşıda sorumluluğu bulunmaktadır.[89]

5.2.2 Haksız fiil nedeni ile sorumluluk

Anonim şirketlerde temsilcinin hukuka veya ahlaka aykırı nitelikte ve kusurlu bir fiili sebebi ile TBK md. 49 gereği haksız fiil nedeni ile sorumluluğu doğabilecektir.Söz konusu sorumluluğun gerçekleştiği haller son derece kısıtlı ve nadir karşılaşılacak olan durumlardandır.

5.3 Temsilcinin Temsil Etmediği Diğer Pay Sahiplerine Karşı Sorumluluğu

Temsilcinin temsil etmediği diğer pay sahiplerine karşı sorumluluğu hususunu Alman Hukuku’nda mahkeme kararına konu olan bir olay üzerinden değerlendirmek uygun olacaktır.[90]

Karamanlıoğlu söz konusu olayı şu şekilde özetlemiştir.”1989 yılına gelindiğinde, GİRMES AG, Almanya’da uzul yıllardır tekstil sektöründe faaliyet gösteren ancak son yıllarda girdiği ekonomik darboğaz nedeniyle sermayesi borca batık halde bulunan bir anonim ortaklıktır. Ortaklık, 1982 yılından 1989 yılına kadar geçen sürede kar payı dağıtamamış ve 1987 ve 1988 yıllarında yüksek zararlar açıklamıştır. Yönetim kurulu tarafından ortaklığın 1989 yılında yapılacak genel kurul toplantısında oylanmak üzere, ortaklıktan büyük miktarda alacaklı olan bazı kişilerin belirli miktar alacaklarından feragat etmeleri ve sermayenin azaltılmasının birleşiminden oluşan bir iyileştirme planı önerilmiştir. Buna karşılık, bir borsa dergisinin editörü olan H.,yönetim kurulunun iyileştirme planı önerisindeki sermayenin azaltılması oranının yüksek olduğunu ileri sürerek, söz konusu oranda sermayenin azaltılmasının tek taraflı olarak küçük pay sahiplerine zarar vereceği iddiasıyla, yönetim kurulunun iyileştirme planı önerisinin reddedilmesi ve daha düşük bir oranda sermaye azaltılması önerisini sunmak için pay sahiplerinden temsil yetkisi toplamıştır. Genel kurul toplantısında yapılan oylama sonucunda her iki öneri de yeterli çoğunlukta olumlu oya ulaşamadığından reddedilmiş ve takip eden kısa süre içerisinde Girmes AG iflas etmiştir. Bunun üzerine, H.’ye temsil yetkisi vermeyen ve yönetim kurulunun iyileştrme planının kabulü için olumlu oy kullanan bir pay sahibi, ortaklığın iflasıyla birlikte paylarının tüm değerlerini yitirdiğini belirterek; yönetim kurulunun önerdiği iyileştirme planının kabul edilmesini engelleyerek, zarar etmesine yol açtığı gerekçesiyle; H.’den tazminat talep etmiştir.”[91]

Federal mahkeme kararında temsilcinin kendisine temsil yetkisi vermeyen pay sahiplerine karşı sorumluluğunu inceleme konusu yapmış ve sorumluluğun kapsamı olarak temsilcinin temsil olunana karşı sorumu olduğunu aralarındaki vekalet sözleşmesinin üçüncü kişiyi koruyucu bir sözleşme olarak varsayılamayacağını belirtmiştir. Mahkeme temsilcinin temsil ettiği pay sahiplerinin dışında kalan pay sahiplerinin sorumluluğunun culpa in contrahendo sorumluluğu sayılamayacağını tespit etmiştir. Ayrıca federal mahkeme  azınlık pay sahiplerinin diğer pay sahiplerine karşı sadakat yükümlülüğü bulunduğuna hükmetmiştir. Ayrıca temsilcinin kendisine temsil yetkisi vermeyen pay sahiplerine karşı bir sadakat yükümülülüğü bulunmadığı belirtmilmiştir. Sadakat yükümlülüğüne aykırılık kapsamında temsilcinin temsil etmediği pay sahiplerine karşı sorumluluğunun doğmayacağını belirtmiştir.[92]

Ancak mahkeme temsilciyi BGB 179/f.1 kapsamında sorumlu tutumuştur. Belirtilen hükümde temsilci olarak sözleşme akdeden kimse temsil olunan sözleşmeye onay vermezse, temsil yetkisini ispatlamadıkça, sözleşmeyi bizzat ifa ya da tazminat ödemek zorunda kalmaktadır. Federal mahkemenin temsilciyi söz konusu maddeye dayalı olarak sorumlu tutması diğer pay sahiplerine karşı sadakat yükümlülüğü bulunan pay sahiplerinin, temsilcileri aracılığı ile bu yükümlülüğe aykırı şekilde oy kullanmaları ve kimliklerinin açıklanmaması karşısında zarar gören pay sahiplerine zararlarını temsilciden talep etme imkanı tanımıştır.[93]

Doktrinde alman mahkemeleri tarafından verilen söz konusu karar tartışılsa da konumuz açısından bu kararın Türk Hukuku bakımından uygulanabilirliği önem teşkil etmektedir.

Zira Türk Hukukunda yukarıda belirtildiği gibi bir yasal düzenleme bulunmamakla birlikte kaldı ki doktrinde hakim görüşe görede anonim şirketlerde pay sahiplerinin sadakat yükümlülüğünü kabul etmediğinden söz konusu kararın ve Alman Hukukunda temsil olunan pay sahiplerinin sadakat yükümlülüğü kapsamında temsilcinin de sorumlu olup olmayacağına ilişkin yapılan tartışmaların Türk Hukuk açısından önemi bulunmamaktadır.[94]

6.TEMSİL YETKİSİNİN SONA ERMESİ

​​​​​​​1.Temsil Yetkisinin Sona Erme Sebepleri

TBK md. 42’de temsil yetkisinin temsil olunan tarafından geri alınmasının yanısıra TBK md. 43’de ise ölüm, ehliyetsizlik, gaiplik, fiil ehliyetinin  kaybı ve iflas gibi nedenler düzenlenmiştir. Doktrinde temsil ilişkisini sona erdiren nedenlerin bunlar ile sınırlı olmadığı yasada sınırlı olarak düzenlenmediği işin niteliğinden kaynaklanan başkaca sona erme nedenlerinin de olabileceği kabul edilmektedir.[95]

6.1.1      Borcu sona erdiren sebeplere dayalı olarak temsil yetkisinin sona ermesi

Yukarıda da belirtilmiş olduğu üzere temsilci ile temsil olunan pay sahipleri arasındaki ilişkinin vekalet sözleşmesi niteliğinde olduğunu belirtmiştik. Vekalet ilişkisini sona erdiren hallere aşağıda değinileceği üzere temsilci ile temsil olunan arasındaki ilişki temsil süresinin dolması ve temsilci tarafından borçlarının gereği gibi ifa edilmesi sonucunda son bulabilir. Bu anlamda temsilciler yukarıda belirtilmiş olan yükümlülüklerini TTK’da belirtilen şeklide yerine getirdikleri takdirde gereği gibi ifa ettiklerinden bahsedilebilecektir.

​​​​​​​2. Taraflar arasındaki vekalet ilişkisine dayalı olarak temsil yetkisinin sona ermesi

TBK md. 512 ve 513’te de vekalet sözleşmesini sona erdiren sebepler düzenlenmiştir. Vekalet sözleşmesinin sona ermesini düzenleyen hükümler ile temsil yetkisinin sona ermesini düzenleyen hükümler oldukça benzerdir. Bu anlamda temsil yetkisinin vekalet sözleşmesine istinaden sona erme nedenleri olarak istifa ve azil, vekilin veya vekalet verenin ölümü, ehliyetini kaybetmesi, iflası, taraflardan birinin tüzel kişi olması halinde tüzel kişiliğin sona ermesi temsil yetkisini sona erdiren sebepler olarak sayılabilir.

Pay sahibi ile temsilci arasındaki hukuki ilişkinin tek taraflı sona erdirilmesi için bu sona ermenin herhangi bir sebebe bağlı olması gerekmemektedir. Bu anlamda pay sahibinin temsil yetkisini tek taraflı sona erdirmesi azil, temsilcinin ise temsil ilişkisini tek taraflı olarak sona erdirmesi ise istifa olarak adlandırılmaktadır.

Tek taraflı irade beyanı ile temsil yetkisi sona erdirilebeilceğinden istifa eden temsilci durumu en kısa süre pay sahibine bildirerek pay sahibinin zarara uğramasına sebebiyet vermemelidir. Aksi durumda temsilcinin pay sahibine karşı sorumluluğu cihetine gidilebilecektir.

Vekalet sözleşmesinde, tarafların tek taraflı olarak sona erdirme ve geri alma hakarından tarafların önceden feragat etmesi doktrinde geçersiz olarak kabul edilmektedir. [96]

Vekalet sözleşmesi ve tarafların arasındaki temsil ilişkisinin taraflardan birinin irade beyanı ile tek taraflı olarak sona erdirilmesi bozucu yenilik doğuran bir hak kullanımı niteliğini taşımaktadır. Taraflar arasındaki temsil ilişkisini ve vekalet sözleşmesini sona erdirilmesine ilişkin tarafların beyanı tek taraflı ve karşı tarafa varması gerekli irade beyanı olup kural olarakta herhangi bir şekle tabi olmamakla birlikte irade beyanının şekli ispat açısından önem taşımaktadır.

​​​​​​​2. Temsil Yetkisinin Sona Ermesinin Sonuçları​​​​​​​

Yukarıda belirtildiği üzere temsil yetkisinin sona ermesi bozucu yenilik doğuran bir hak niteliğindedir. Temsilinin yetkisinin sona ermesinden sonra temsilcinin yapmış olduğu işlemler yetkisiz temsil hükümlerine tabi olup yetkisi sona ermeden yapmış olduğu işlemler geçerli kabul edilmektedir.

6.2.1  İç ilişkide sonuçları

Vekâlet veren ve vekil, her zaman sözleşmeyi tek taraflı olarak sona erdirebilir. Ancak, uygun olmayan zamanda sözleşmeyi sona erdiren taraf, diğerinin bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür(TBK md. 512).

Vekalet ilişkisinin sona ermesi anlamında pay sahibi ile temsilci arasında TBK md.512 uyguluama alanı bulabilir. Bunun için madde lafzıdanda açıkça anlaşıalcağı üzere uygun olmayan zamanda sözleşmenin sonra erdirilmesi gerekir. Uygun olmayan zaman kavramından vekalet sözleşmesinin konusu iş görme ediminin ifasının karşı taraf için elverişsiz bir zaman olması ve bu tek taraflı bildirim nedeni ile karşı tarafın zarara uğraması şeklinde açıklanmaktadır.[97]

Doktrinde haklı sebeple ile uygun olmayan zaman kavramlarının farklı olduğu ve haklı sebep halinde ise TBK md. 512’nin uygulanamayacağı kabul edilmektedir.[98]

Pay sahibi ile temsilci arasındaki vekalet sözleşmesi taraflardan birisi için uygun olmayan zamanda diğer tarafı zarara uğratacak şekilde haklı bir sebep olmaksızın tek taraflı olarak sona erdirilirse tazminat sorumluluğu ortaya çıkabilir.

Bu duruma örnek olarak genel kurul toplantısından çok kısa bir süre önce temsilcinin azledilmesi durumunda temsilcinin toplantıya katılmak için yağmış olduğu masraflar nedeni ile uğramış olduğu zararlar gösterilebileceği gibi aynı durumda temsilcinin istifa etmesi nedeni ile de genel kurul toplantısına katılamayan pay sahibinin toplantıya katılamaması sebebi ile uğramış olduğu zararlar gösterilebilir.

​​​​​​​2. Dış İlişkide Sonuçları

Pay sahibi ile temsilci arasındaki vekalet ilişkisinin sonuçları bakımından etkili olacağı  ve üçüncü kişilerin iyiniyetinin korunduğu haller dış ilişki bakımından değerlendirilmektedir.

Öncelikle dış ilişki de üçüncü kişilerin iyiniyetinin korunduğu halleri başında akla ilk gelen genel kurul toplantısında yetkisiz temsilcinin pay sahibini temsil etmesi ve pay sahipliğinden doğan hakları kullanması örnek gösterilebilir.

Bu durumda anonim şirketin iyiniyetinin korunması söz konusu olacak ve temsil yetkisinin sona ermiş olduğu diğer pay sahipleri ve anonim şirket tarafından bilinmdiğinden dolayı dış ilişkide ise temsilcinin temsil yetkisi sona ermiş olsa dahi temsilcinin pay sahibini genel kurulda temsil etmesi ve ilgili hakları kullanması geçerli sayılacaktır.

Temsil yetkisinin geri alındığının bilinmediği (TBK md. 42/f.3) veya temsilcinin temsil yetkisinin sona erdiğinin bilinmiyor olduğu haller ( TBK md.45 ve 514) 3. Kişi konumunda olan anonim şirketin iyiniyetinin korunduğu haller olarak kabul edilmelidir.[99]

Doktrinde temsil yetkisinin geri alınmasına ilikin beyanın  temsil yetkisi verilmesine ilişkin beyan ile aynı şekilde olması gerekriği söylenmektedir.[100]Ancak bu şekilde yapılması gereken işlemin ispat kolaylığı açısından noter aracılığı ile yapılması bir takım problemlerin önüne geçilmesinde yardımcı olacaktır.

Pay sahibi tarafından temsil ilişkisinin sona ermiş olmasına rağmen anonim şirkete bildirim yapılmasa da anonim şirketin bu durumu bildiği ve kötüniyetli olduğu pay sahibi tarafından ispatlandığı durumlarda da söz konusu madde uygulanmayacak ve anonim şirketin iyiniyeti korunmayacaktır.

Söz konusu bildirimin genel kurul toplantısı başlamazdan evvel anonim şirkete yapılmış ve şirketin durumu öğrenmiş olması gerekmektedir. Aksi takdirde TBK md.42/3 uygulama alanı bulacaktır.

Söz konusu maddelerin uygulama alanı bulduğu durumlarda temsilcinin yaptığı işlemler geçersiz olarak nitelendirilemeyeceğinden, temsilcinin genel kurul toplantısına katılması yetkisiz katılım teşkil etmeyecek ve TTK md. 427/f.1 uygulanmasına gerek kalmaksızın temsilcinin kullandığı oylar geçerli olacaktır.

SONUÇ

Pay sahiplerinin anonim şirket genel kurulunda temsili müessesi  pay sahiplerinin anonim şirket genel kurul toplantılarına katılımı ile pay sahipliği haklarının kullanılması ve anonim şirketlerde yönetime dolaylı yoldan müdahale edilebilmesinin araçlarından biri olmuştur.

Temsil müessesi hakkında 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununda düzenlemeler bulunmakta ise de temsilinin 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununda detaylı şekilde düzenlenerek kendine yer bulmuş olması ile genel kurul toplantıların katılımdaki ilgisizliği ve güç boşluğu doğması durumlarının bir nebzede olsa önüne geçmenin amaçlanmış olduğu söylenebilir. Bu durumun yanında temsile ilişkin durumlarda TTK’da hüküm bulunmayan durumlarda TBK’nın temsile ilişkin hükümleri uygulama alanı bulacaktır. Özellikle temsil yetkisinin verilişi ve sona ermesi ve bunların iç ilişki ve dış ilişkideki sonuçları bakımından TBK hükümlerinin özellikle uygulama alanı bulacağı aşikardır.

Bu amaç nedeni ile de temsil hakkı TTK’da üstün hak niteliğinde ve vazgeçilemez nitelikte olup pay sahiplerinin genel kurulda temsiline ilişkin tüm düzenlemeler, ana sözleşmeler, genel kurul ve yönetim kurulu kararları temsil hakkının kullanımına engel olmayacak ve bu hakkın kullanılmasını fiilen zorlaştırmayacak ve hakkın özüne etki edecek nitelikte olmayacaktır. Ancak bu durum temsil hakkına ilişkin tüm düzenlemelerinde geçersiz olacağı anlamına gelmemelidir. Sınırlıda olsa bazı durumlarda yukarıda şartları sağlamak koşulu ile temsil hakkına ilişkin ana sözleşme ile düzenleme yapılabilecektir.

Yine yapılan düzenleme ile bireysel temsil – toplu temsil ayrımında alınacak öçlü pay sahibi tarafından temsilciye temsil yetkisinin veriliş amacı olmalıdır. Pay sahibinin amacı kendisinin vereceği kişisel talimatlar doğrultusunda hareket edecek ve paysahipliği haklarını kullanacak bir temsilci atamaksa bireysel temsilin; ancak temsil çok sayıda pay sahibinden temsil yetkisinin organize bir şekilde yürütülen bir çalışma ile temsil yetkisinin içeriği ve hangi yönde oy kullanacağı temsilci tarafından tek taraflı olarak hazırlanan ve ilan edilen bildirgelere dayanan bir temsil faaliyeti halinde ise toplu temsil söz konusu olacaktır. 

Bu sebeple de tevdi eden temsilcisi bireysel temsilin alt türü olarak kabul edilmektedir. Zira tevdi eden temsilcisi bizzat pay sahibi tarafından belirlenebilmekte  ve pay sahibi tarafından talimat verilmektedir. Tevdi eden temsilcisinin pay sahibi olarak talimat alma yükümlülüğüde bulunmakta olduğundan bireysel temsilin bir alt türü olduğu kabul edilmektedir. Bireysel temsilcilere pay sahibi tarafından talimat verilmesi şekle tabi değildir. TTK m.d 428/f.4 gereği toplu temsilcilerin yayınladıkları bildirgeler talimat yerine geçtiğinden toplu temsilcilere pay sahipleri bireysel olarak talimat  veremezler.

Temsil hakkı yasaklayan, kullanımını zorlaştıran, sınırlayan ve pay sahiplerinin genel kurula temsilci aracılığı ile katılımını zorunlu kılan genel kurul kararları TTK md. 447 kapsamında kesin olarak hükümsüzdür. Ancak temsil hakkının genel kurulda kullanılmasında usulsüzlüklerin olması halinde kural olarak genel kurul kararları kesin hükümsüz olmamakta ve iptal edilebilir nitelikte olmaktadır.

TTK md. 431/f.2/c.2 ‘de en az bir pay sahibinin talebine karşılık, toplu temsilcilerin bildirimlerinin toplantı başkanı tarafından açıklanmaması iptal nedeni olarak sayılmaktadır. Doktrinde söz konusu düzenleme oldukça ağır bir yaptırım olarak kabul edilmekte ve paysahipleri tarafından da kötüniyetli olarak kullanılabileceği öngörülmektedir.

Temsilcinin, temsil olunan pay sahibine ve anonim şirkete karşı gerekli şartların varlığı halinde sözleşme veya haksız fiil şartlarına dayanan sorumluluğu bulunmaktadır. Ancak Türk Hukukunda temsilcinin temsil etmediği diğer pay sahiplerine karşı sorumluluğu çok istisnai olarak  temsil etmediği pay sahiplerine karşı ahlaka aykırı bir fiil ile zarar verdiği hallerde doğabilecektir.

                                                                                                                                                Av. M. Merter ŞAHİN

KAYNAKÇA

Bilgili, Fatih/ Demirkapı, Ertan, Şirketler Hukuku, Bursa 2013

Çeker, Mustafa, Anonim Ortaklıkta Oy Hakkı ve Kullanılması, Ankara 2000

İnceoğlu, Murat, Borçlar Hukukunda Doğrudan Temsil, İstanbul 2009

Karakaş, Fatma Tülay, Kişiye Sıkı Sıkıya Bağlı Haklar, Ankara 2015

​​​​​​​Karamanlıoğlı, Argun,  Anonim Ortaklıkta Pay Sahibinin Genel Kurul Toplantısında Temsili, İstanbul 2016

Moroğlu, Erdoğan, Oy Sözleşmeleri, İstanbul 2007

Moroğlu, Erdoğan, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’na Göre Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, İstanbul 2014

Moroğlu, Erdoğan, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu Değerlendirme ve Öneriler, İstanbul 2012

Poroy, Reha/Tekinalp, Ünal/Çamoğlu, Ersin, Ortaklıklar Hukuku 1, İstanbul 2015

Pulaşlı, Hasan, Şirketler Hukuku, Şirketler Hukuku Genel Esaslar, Ankara 2016

Pulaşlı, Hasan, 6102 Türk Ticaret Kanuna Göre Şirketler Hukuku Şerhi, C. I-II, Ankara 2015

Oğuzman, M. Kemal/Öz, M.Turgut, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C.ı-ıı, İstanbul 2013

Tandoğan, Haluk, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, İstanbul 2010

Tekinalp,Ünal,  Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, İstanbul 2015

Teoman,Ömer, Anonim Ortaklıklarda Pay Sahibinin Genel Kuruldan Çıkarılamsı, Tüm Makalelerim, C.I-II, (1971-2001), İstanbul 2012

Zevkliler,Aydın/Gökyayla,Emre, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, Ankara 2013

 

[1] Türk Dil Kurumu; www.tdk.gov.tr

[2] İnceoğlu, Borçlar Hukukunda Doğrudan Temsil, İstanbul 2009, s.10.

[3] Kişiye sıkı sıkıya bağlı haklar hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Karakaş, Tülay, Kişiye Sıkı Sıkıya    Bağlı Haklar

[4] İnceoğlu, s.42

[5] İnceoğlu, s.44

[6] İnceoğlu, s. 47

[7] İnceoğlu, s. 225

[8] Poroy/Tekinalp/Çamoğlu, Ortaklıklar Hukuku 1, İstanbul 2015, s. 488 ve 489

[9] Karamanlıoğlu, Anonim Ortaklıklarda Pay Sahibinin Genel Kurulda Temsili, İstanbul  2016, s. 38  

   ve 50

[10] Karamanlıoğlu s. 54

[11] Poroy/Tekinalp/Çamoğlu, Ortaklıklar Hukuku 1, s. 489

[12] Karamanlıoğlu, s. 91 ve 92

[13] Karamanlıoğlu, s. 94

[14] Tekinalp, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, İstanbul  2015, Nr. 13-46

[15] Karamanlıoğlu s. 97

[16] Krş. Karamanlıoğlu s. 98. Yazar alelade temsilcinin;  “gizli temsil kapsamında yetkilendirilen bir kişinin kendi adına ancak pay sahibi hesabına  hareket etmesi ve dolaylı temsilci niteliğini taşınmasının da mümkün olduğunu” belirtmiştir.

[17] Bilgili/Demirkapı, Şirketler Hukuku, Bursa 2013, s. 321

[18] Tekinalp, veli ve vasinin alelade temsilci olduğunu kabul etmektedir. (Tekinalp Nr. 13-47) Pulaşlı, pay sahibini veli ve vasi tarafından temsil edilmesini kanundan doğduğundan ve özel bir yetki belgesine dayanmadığından temsilcinin alelade temsilci değil kanuni temsilci olduğu görüşündedir (Pulaşlı, s. 375).

[19] Tekinalp, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, Nr. 13-48

[20] Bilgili/Demirkapı, s. 327-328; “Ancak tevdi alan ve pay sahibi arasındaki ilişkinin bireysel temsilde olduğu gibi geçici nitelik taşımadığı, aksine uzun süreli bir saklama ve oy hakkı kullanımına ilişkin yetkinin verildiği iç ilişki ortaya çıktığı dikkate alınıdığında, bunun kurumsal temsil içerisinde değerlendirilmesi doğru olacaktır” İfadelerini kullanmıştır.

[21] Çeker, Anonim Ortaklıkta Oy Hakkı ve Kullanılması, Ankara  2000, s. 277

[22] Tekinalp, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, Nr. 13-52

[23] Bilgili/Demirkapı, Şirketler Hukuku, s. 325

[24] Tekinalp, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, Nr. 13-52

[25] Tekinalp, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, Nr. 13-56

[26] Pulaşlı, Şirketler Hukuku, Şirketler Hukuku Genel Esaslar, Ankara 2016, s. 381

[27] Karamanlıoğlu, s. 114

[28] Tekinalp, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, Nr. 13-56

[29] TTK md. 428’in gerekçesi, s. 539

[30] TTK md. 428’in gerekçesi, s. 538

[31] Karamanlıoğlu, s. 116

[32] Tekinalp, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, Nr. 13-57

[33] Karamanlıoğlu, s. 116

[34] Karamanoğlu, s. 175, Oğuzman/Öz, C. I, s. 221

[35]Teoman,Ömer, Anonim Ortaklıklarda Pay Sahibinin Genel Kuruldan Çıkarılması, Tüm       Makalelerim,  C.I-II, (1971-2001), İstanbul 2012, s. 75

[36] Karamanlıoğlu, s. 179

[37] Karamanlıoğlu, s. 180

[38] İnceoğlu, s. 139

     [39] Karamanlıoğlu, s. 181

[40] Karamanlıoğlu, s. 250

[41] Poroy/Tekinalp/Çamoğlu, Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, İstanbul 2010, Nr. 986

[42] Karamanlıoğlu, s. 251

[43] Tekinalp, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, Nr. 13-62

[44] Pulaşlı, s. 382

[45] Tekinalp, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, Nr. 13-65, Pulaşlı, s. 382

[46] Tekinalp, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, Nr. 13-67

[47] Karamanlıoğlu, s. 485

[48] Pulaşlı, s. 389

[49] Pulaşlı, s. 390

[50] Pulaşlı, s. 393

[51] Pulaşlı, s. 394

[52]  Pulaşlı, s. 396

      [53]  Pulaşlı, s. 396

[54]  Karamanlıoğlu, s. 486

[55]  Moroğlu,  6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’na Göre Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının    

Hükümsüzlüğü, İstanbul  2014, s. 63-69

[56]  Moroğlu, Hükümsüzlük, s. 63-64

      [57] Moroğlu, Hükümsüzlük, s .63-65

[58] Karamanlıoğlu, s. 487

[59] Pulaşlı, s. 399

[60] Poroy/Tekinalp/Çamoğlu,  Nr. 734

[61] Poroy/Tekinalp/Çamoğlu,  Nr. 736

[62] Poroy/Tekinalp/Çamoğlu  Nr. 737, Pulaşlı, s. 400

                [63] Karamanlıoğlu, s. 493

[64]  Poroy/Tekinalp/Çamoğlu s. 494, Bilgili/Demirkapı, s. 343

[65] Karamanlıoğlu,  s. 499

     [66] Karamanlıoğlu,  s. 503

[67] Karamanlıoğlu,  s. 504

[68] Karamanlıoğlu,  s. 505

[69] Karamanlıoğlu,  s. 506

   [70] Poroy/Tekinalp/Çamoğlu, Nr. 736

[71] Tekinalp, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, Nr. 13-48

[72] Karamanlıoğlu,  s. 510

[73] Karamanlıoğlu,  s. 511

[74] Karamanlıoğlu,  s. 512

[75] Bilgili/Demirkapı, s. 330

[76] Karamanlıoğlu, s. 513

[77] Pulaşlı, Hasan 6102 TTK’ya göre Şirketler Hukuku Şerhi, C. I-II, Ankara 2015

[78] Karamanlıoğlu, s. 515

[79] Moroğlu, Erdoğan, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu Değerlendirme ve Öneriler, İstanbul 2014    s. 236

[80] Karamanlıoğlu, s. 516

[81] Bilgili/Demirkapı, s. 326

[82] Karamanlıoğlu, s. 516

[83] Karamanlıoğlu, s. 530

[84] Karamanlıoğlu, s. 399

[85] Karamanlıoğlu, s. 531

[86] Karamanlıoğlu, s. 541

[87] Karamanlıoğlu, s. 550

[88] Karamanlıoğlu, s. 551

[89] Karamanlıoğlu, s. 552

   [90] Karamanlıoğlu, s. 542

[91] Karamanlıoğlu, s. 543

   [92] Karamanlıoğlu, s. 543-544

   [93] Karamanlıoğlu, s. 546

[94] Karamanlıoğlu, s. 126,  Moroğlu, Oy Sözleşmeleri,  s. 4-5

[95] İnceoğlu, s. 265

   [96]  Tandoğan, Haluk, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, İstanbul  2010, s. 624

      [97]  Zevkliler/Gökyayla,  Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, Ankara  2013, s. 626

           [98]  Zevkliler/Gökyayla,  s. 626

[99]   İnceoğlu, s. 526

[100] İnceoğlu, s .533

Önceki Makale
İSTİNAF KANUN YOLU