1. İSTİNAF KANUN YOLU
1.1 İSTİNAF KANUN YOLU HAKKINDA GENEL BİLGİ
İstinaf kelimesinin sözlük anlamı, yeniden başlama, sözün başıdır. Kanun yolu olarak istinaf ise, ilk derece mahkemesi tarafından verilen ve henüz kesinleşmeyen hükmün, bir üst mahkemeden iptalini istemektir. İstinaf kanun yolunun getiriliş amacı olan bu denetim vakıa açısından yapılır. Çünkü hukuki denetim, temyiz mahkemesi tarafından yapılmaktadır.[1]
İstinaf kanun yolu, ilk derece mahkemesi ile temyiz incelemesi arasında, ikinci derece yer alan bir denetim mekanizması ve kanun yoludur. İstinaf Kanun yolu ile birlikte 2 dereceli yargılama sistemimiz 3’lü bir yargılama sistemine dönüşmüştür. Böylece ilk derece mahkemesi olan yani yerel mahkemelerce yapılacak ilk derece yargılaması, ikinci derecede bölge adliye mahkemelerinde yapılacak istinaf yargılaması ve üçüncü derecede ise Yargıtay yani temyiz incelemesi yer alacaktır. İstinaf kanun yolunun uygulanması halinde, yerel mahkemelerin kararından sonra, karar önce istinaf incelemesine tâbi tutulacak, daha sonra ise temyize başvurulabilecektir.
İstinaf mahkemesinde yapılacak olan incelemenin kapsamı dikkate alındığında, iki farklı istinaf yargılaması karşımıza çıkar. Bunlardan birincisi klâsik anlamda istinaf, ikincisi ise dar anlamda istinaftır. Klâsik anlamda istinafta istinaf mahkemesi, yargılamayı mahkemenin önüne ilk defa gelmiş gibi yeni ortaya çıkacak değişiklikler ve herhangi bir sınırlamaya tâbi olmadan yeni delil ve olayları da göz önüne alarak karar vermektedir. Yani ilk derece mahkemesinde incelemiş olduğu vakıalar ikinci derece mahkemesi görevi yapan istinaf mahkemesinde de tekrarlanmış olur. [2]
18. Y.Y. dan itibaren klasik anlamda istinaf anlayış terk edilerek dar anlamda istinaf anlayışı kabul edilmeye başlanıldı. Dar anlamda istinafta ise ilk derece mahkemesinin yaptığı yargılamayı tamamen tekrarlamaz. Dar anlamda istinafta istinaf yargılamasında sadece maddi olaylar sadece gereken hususlarda tekrar incelenir ve karar verilir. Böylece davayı ilk baştan tekrarlamak neden ile de adaletin gecikmesi engellenmiş olmaktadır.
Nitekim günümüzdeki hukuk sistemlerinin çoğunda da adalet mekanizmasının gecikmesinin önlenmesi için bu sistem kabul edilmiştir.[3]
5235 Sayılı “Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev Ve Yetkileri Hakkında Kanun” ve 5236 sayılı “Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına ilişkin Kanun” davaların uzamasını önlemek, yargılamanın hızlanması ve geciken adaletin adalet olmadığının kabul edilmesi sebebiyle bu anlayışın önüne geçebilmek, usûl ekonomisi ilkesinin gereğini uygulamak için, dar anlamda istinaf sistemi benimsenmiştir.[4]
1.1.1 İSTİNAF KANUN YOLU HAKKINDAKİ GÖRÜŞLER
İstinaf Yolu hakkındaki olumlu görüşlerden bazıları şunlardır;[5]
- Günümüzde diğer ülkelerin yargı sistemlerinde istinaf kanun yolunun olması,
- İstinaf mahkemelerinin varlığı, ilk derece mahkeme hâkimlerinin daha titiz ve dikkatli olacağı,
- İstinaf mahkemesinde dava tekrar ele alınacağı için adaletin sağlanması noktasında teminatın artacağı
- Dava belirli bir şamaya gelmiş olacağından istinaf mahkeme dava konusu belirli noktalar üzerinde odaklanabilir.
- ilk derece mahkemeleri hüküm verirken, yerel etkilere maruz kalabilirler.
- İstinaf mahkemeleri Yargıtay’ın iş yükünü azaltır. Yargıtay, içtihat mahkemesi görevini kolaylıkla yerine getirebilir.
İstinaf Yolu hakkındaki olumsuz görüşlerden bazıları şunlardır;[6]
- İstinaf mahkemelerinde nitelikli, tecrübeli ve ehil hâkimler bulunacaktır. Henüz ilk derece mahkemelerinde hâkim sıkıntısı yaşanmakta iken, istinaf mahkemelerinin kurulması hezimetle sonuçlanır.
- Yargılamanın ikinci kez yapılması, adaletin gecikmesine ve vatandaşın yargıya olan güveninin sarsılmasına neden olur..
- İstinaf mahkemelerinin kurulması usul ekonomisi ile bağdaşmaz
- İstinaf mahkemelerinin yargıtayın iş yükünü azaltacağı düşünülse bile ilerleyen zamanda istinaf mahkemeleri de yargıtayın durumuna düşebilir bu durumda ileride istinaf mahkemelerinin iş yükünün nasıl azaltacağız sorusu akıllara gelebilir
- İstinaf mahkemelerinin varlığı ilk derece mahkemesi hakimliğinde nasıl olsa dosya incelenecek gibi bir düşünceye yol açar ve hakimleri rahatlığı sevk edebilir.
- İstinaf mahkemeleri yurt genelinde bölgesel olarak kurulacağından içtihat ayrılıklarına yol açılabilir.
1.2 İSTİNAFIN KANUN YOLLARI ARASINDAKİ YERİ
Yerel mahkeme tarafından verilen henüz kesin hüküm niteliği kazanmamış nihai kararlara karşı başvurulan kanun yoluna olağan kanun yolu denmektedir. Olağan kanun yolu temyiz ve karar düzeltmedir. 5236 sayılı “Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına ilişkin Kanun” yasa ile karar düzeltme yolu kaldırıldığı için artık istinaf ve temyiz, olağan kanun yolunu oluşturacaktır. [7]
1.3 İSTİNAF YOLUNA BAŞVURULABİLEN KARARLAR
5236 sayılı “Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına ilişkin Kanun “ 15. Maddesiyle eklenen 426/A maddesinde ve 6100 Sayılı HMK’nın 341. Maddesinde hangi kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabileceği belirtilmiştir.
Kural olarak ilk derece mahkemesince verilen nihaî kararlara karşı istinaf mümkündür.
İhtiyati tedbir, ihtiyati haciz gibi geçici hukukî koruma kararlarının reddi ve kabulü halinde itiraz üzerine verilecek kararlara karşı da istinafa başvurulabilir (bkz. HMK m. 391/3, m. 394/5; ayrıca İİK m. 258/III ve 265/V).
Ayrıca malvarlığına ilişkin davalarda kanunda belirtilen (1500 TL) kesinlik sınırı bulunmaktadır.(HMK. Md.341/3) Sadece malvarlığı davaları bakımından parasal bir sınır getirilmiştir. Ayrıca malvarlığına ilikin davalarda kesinlik sınırı belirlenirken alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda binbeşyüz Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. Alacağın tamamının dava edilmiş ise, verilen hükümde asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü binbeşyüz Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz.[8]
Malvarlığına ilişkin olmayan davalar bakımından herhangi bir sınırlama bulunmamaktadır. Bu nedenle malvarlığı davaları dışında tüm ilk derece mahkemesi kararları aleyhine istinaf kanun yoluna başvurulabilir.
1.4 İSTİNAF YOLUNA BAŞVURABİLECEK KİŞİLER
İstinaf kanun yoluna, hukuki yararı bulunan davanın tarafları başvurabilir. İlk derece mahkemesinde taraflardan biri lehine karar verilse de bu tarafın istinafa başvurmada hukuki menfaati varsa, bu tarafta istinaf kanun yoluna başvurabilir. İstinaf kanun yoluna ihtiyari dava arkadaşlarının her biri ve ayrı ayrı başvurabilir. Mecburi dava arkadaşları ise birbirinden bağımsız olarak istinaf kanun yoluna başvuramazlar.[9]
1.5 İSTİNAF YOLU BAŞVURU SÜRESİ
İstinaf yoluna başvuru süresi iki haftadır. Bu süre, ilamın usulen taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye başlar. İstinaf yoluna başvuru süresine ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.( HMK. m. 345)
Örneğin özel kanunlarda, istinaf kanun yoluna başvuru suresinin tefhim ile başlayacağı belirtilmişse, başvuru süresi tefhim ile işlemeye başlayacaktır.
1.6 İSTİNAF YOLU HARÇ VE GİDERLERİ
İstinaf dilekçesi verilirken, istinaf kanun yoluna başvuru harcı ve tebliğ giderleri de dâhil olmak üzere tüm giderler ödenir.
Bunların hiç ödenmediği veya eksik ödenmiş olduğu sonradan anlaşılırsa, kararı veren mahkeme tarafından verilecek bir haftalık kesin süre içinde tamamlanması, aksi hâlde başvurudan vazgeçmiş sayılacağı hususu başvurana yazılı olarak bildirilir. (HMK m.344)
Kanunda öngörülen bir haftalık süre kesin suredir ve mahkeme tarafından uzatılamaz veya kısaltılamaz. Verilen kesin süre içinde harç ve giderler tamamlanmadığı takdirde, mahkeme başvurunun yapılmamış sayılmasına karar verir.
1.7 İSTİNAF DİLEKÇESİ
İstinaf dilekçesi, kanuni süre geçtikten sonra verilir veya kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme istinaf dilekçesinin reddine karar verir ve yatırılan giderden karşılanmak suretiyle ret kararını kendiliğinden ilgiliye tebliğ eder.
Bu ret kararına karşı tebliği tarihinden itibaren bir hafta içinde istinaf yoluna başvurulabilir. İstinaf yoluna başvurulduğu ve gerekli giderler de yatırıldığı takdirde dosya, kararı veren mahkemece yetkili bölge adliye mahkemesine gönderilir. Bölge adliye mahkemesi ilgili dairesi istinaf dilekçesinin reddine ilişkin kararı yerinde görmezse, ilk istinaf dilekçesine göre gerekli incelemeyi yapar.(HMK. 346/2)
Yukarıda verilen kesin süre içinde harç ve giderler tamamlanmadığı takdirde, mahkeme başvurunun yapılmamış sayılmasına karar vereceği söylenilmişti. Bu karara karşı istinaf yoluna başvurulması hâlinde, 346 ncı maddenin ikinci fıkrası hükmü kıyas yoluyla uygulanacaktır.
-İstinaf Dilekçesine Cevap-
İstinaf dilekçesi, kararı veren mahkemece karşı tarafa tebliğ olunur. Karşı taraf, tebliğden itibaren iki hafta içinde cevap dilekçesini kararı veren mahkemeye veya bu mahkemeye gönderilmek üzere başka bir yer mahkemesine verebilir.
Kararı veren mahkeme, dilekçeler verildikten veya bunun için belli süreler geçtikten sonra, dosyayı dizi listesine bağlı olarak ilgili bölge adliye mahkemesine gönderir.
1.8 KATILMA YOLUYLA İSTİNAF YOLUNA BAŞVURU
İstinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvurma hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, vereceği cevap dilekçesi ile istinaf yoluna başvurabilir. İstinaf yoluna asıl başvuran taraf, buna karşı iki hafta içinde cevap verebilir.
İstinaf yoluna başvuran, bu talebinden feragat eder veya talebi bölge adliye mahkemesi tarafından esasa girilmeden reddedilirse, katılma yolu ile başvuranın talebi de reddedilir.[10]
1.9 İSTİNAF YOLUNA BAŞVURUDAN FERAGAT
Taraflar, ilamın kendilerine tebliğinden önce, istinaf yoluna başvurma hakkından feragat edemez. Bir haktan feragat edilebilmesi için, bu hakkın mevcut olması gerekmektedir. HMK m.349 hükmü ile de, bir hak doğmadan ondan feragat edilemeyeceği ilkesi kabul edilmiştir.
Başvuru yapıldıktan sonra istinaf kanun yolundan feragat edilirse, dosya bölge adliye mahkemesine gönderilmez ve kararı veren mahkemece başvurunun reddine karar verilir. Dosya, bölge adliye mahkemesine gönderilmiş ve henüz karara bağlanmamış ise başvuru feragat nedeniyle reddolunur.
1.10 İSTİNAF YOLUNA BAŞVURUNUN İCRAYA ETKİSİ
HMK. “Başvurunun icraya etkisi başlıklı” 350. Maddesinde; “İstinaf yoluna başvurma, kararın icrasını durdurmaz. İcra ve İflas Kanununun icranın geri bırakılmasıyla ilgili 3. maddesi hükmü saklıdır. Nafaka kararlarında icranın geri bırakılmasına karar verilemez.
Kişiler hukuku, aile hukuku ve taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararlar kesinleşmedikçe yerine getirilemez” denilmektedir.
İstinaf yoluna başvurmak kural olarak hükmün icrasını durdurmayacaktır. İlk derece mahkemesince verilen karar icra edilebilirken, diğer yandan karara karşı istinaf prosedürü yürütülecektir. Sadece kişiler ve aile hukuku ile taşınmaz mala ve bununla ilgili ayni haklara ilişkin kararlar kesinleşmeden icra edilemeyeceklerdir. Bu kararlar hakkında istinaf yoluna başvurulduğunda, bu başvuru hükmün icrasını da durduracaktır. Dolayısıyla bu kararlara karşı istinaf yoluna başvurma istinafın erteleyici sonucunun doğurmaktadır.[11]
Kişiler hukuku, aile hukuku ve taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararlar dışında istinaf yoluna başvurulduğunda, başvurunun hükmün icrasını durdurması isteniyorsa, icra ve iflas Kanunu'nun 36. maddesine göre icranın geri bırakılması da istenmelidir. Bu durumda istinaf yoluna başvuran tarafın, bölge adliye mahkemesinden icranın geri bırakılmasını da istemesi gerekecektir.
Dolayısıyla halihazırda işleyen temyiz prosedüründe olduğu gibi bölge adliye mahkemesi kararı gelinceye kadar, takibin durdurulması için icra dairesinden süre istenmeli; bunun için gösterilecek teminatın kabulü hakkında da icra mahkemesinden karar alınarak, icra dairesine sunulmalı dır. Ancak yasa hükmünde de açıkça düzenliği üzere nafaka kararlarının icrasının geri bırakılmasına karar verilemez.
5311 Sayılı Kanun ile değişik İİK. 36. Maddesinde“…Bölge adliye mahkemesince başvurunun haklı görülmesi hâlinde teminatın geri verilip verilmeyeceğine karar verilir. Yargıtayca hükmün bozulması hâlinde borçlunun başvurusu üzerine, bozmanın mahiyetine göre teminatın geri verilip verilmeyeceğine mahkemece kesin olarak karar verilir.
Bölge adliye mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmesi veya Yargıtayca hükmün onanması hâlinde alacaklının istemi üzerine başkaca işleme gerek kalmaksızın teminata konu olan para alacaklıya ödenir. Mal ve haklar ise, malın türüne göre icra dairesince paraya çevrilir. İlâm alacaklısının teminat üzerinde rüçhan hakkı vardır.”
Burada teminatın iadesi hakkındaki durum Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemeleri arasında farklılık arz etmektedir. Temyizde karar bozulduğu takdirde teminatın iadesine mahkemece karar verildiği halde istinaf yolunda başvurunun haklı bulunması halinde bölge adliye mahkemesi tarafından teminatın geri verilip verilmeyeceğine karar verilecektir.
5311 Sayılı Kanun ile değişik İİK. 363. Maddesinde istinaf yoluna başvurunun satıştan başka icra işlemlerini durdurmayacağı ve icranın devamı için gereken evrak alıkonularak bunların birer örneği bölge adliye mahkemesine gönderilecek dosyaya konulacağı belirtilmiştir.
1.11 İSTİNAF MAHKEMESİNDE YARGILAMA USULÜ VE İNCELEME
1.11.1 Öninceleme
İstinaf mahkemesi, önüne gelen istinaf dilekçesini, dosya üzerinden bir ön incelemeye alır. Mahkemesi hukuk dairesince dosya üzerinde yapılacak ön inceleme sonunda;
- incelemenin başka bir dairece yapılması gerektiği,
- kararın kesin olduğu,
- başvurunun süresi içinde yapılmadığı,
- başvuru şartlarının yerine getirilmediği,
- başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmediği tespit edilen dosyalar hakkında öncelikle gerekli karar verilir. Eksiklik bulunmadığı anlaşılan dosya incelemeye alınır.
Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesinde dosya üzerinde yapılacak bir ön inceleme ile kolaylıkla tespit edilecek bazı hususların eksikliği halinde davaların süratle sonuçlanması için gerekli kararların hemen verilmesine olanak tanınmıştır. Ancak kanunda eksiklik bulunan hallerde hangi kararın verileceği düzenlenmemiştir.
Hükümet gerekçesinde “dosyanın incelenmesinin başka bir dairenin iş alanına girmesi, ilk derece mahkemesinin kararının kesin olması, istinaf yoluna başvurunun süresi içinde yapılmamış olması ve asgari başvuru şartlarının yerine getirilmemesi, örneğin başvuru dilekçesinin başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşımaması halleri zaten açıklanmaya muhtaç değildir” denilmiştir.[12]
Bu durumda ilk halde yani dosya başka bir dairenin görev alanına giriyorsa, istinaf mahkemesi, dosyayı ilgili istinaf mahkemesi hukuk dairesine gönderecek, diğer hallerde ise istinaf mahkemesi başvuruyu reddedebilecektir. Başvuru sebepleri veya başvuru gerekçesinin başvuru dilekçesinde hiç gösterilmemesi halinde ise 355 md. 2. Cümlesi gereği sadece kamu düzeni yönünden bir inceleme yapacak ve gerekli kararı buna göre verecektir.
1.11.2 İnceleme ve Kapsamı
Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince inceleme, davanın özelliğine göre heyetçe veya görevlendirilecek bir üye tarafından yapılır. İnceleme sırasında gereken hâllerde başka bir bölge adliye mahkemesi veya ilk derece mahkemesi istinabe edilebilir.
İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.
1.11.3 Duruşma Yapılması ve Duruşma Yapılmadan Karar Verilecek Haller
İstinaf mahkemesinde yargılama, kural olarak duruşmalı yapılır. Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir;
1- Davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması.
2- İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmış olması.
3- Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması veyahut mahkemenin bölge adliye mahkemesinin yargı çevresi dışında kalması.
4- Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması.
5- Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına, merci tayinine karar verilmiş olması.
6- Mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması.
Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak;
1-İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine,
2-Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında,
3-Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir.
Yukarıda istinaf yolunda yapılacak incelemelerin kural olarak duruşma yapılarak inceleneceğini belirtmiştik. Duruşmalı olarak incelenen işlerde ise taraflara çıkartılan davetiyelerde, duruşmada hazır bulunmadıkları takdirde tahkikatın yokluklarında yapılarak karar verileceği hususu ile başvuran tarafa çıkartılacak davetiyede, ayrıca, yapılacak tahkikatla ilgili olarak bölge adliye mahkemesince belirlenen gideri duruşma gününe kadar avans olarak yatırması gerektiği açıkça belirtilir.
Başvuran taraf kabul edilebilir bir mazerete dayanarak duruşmaya gelemediğini bildirdiği takdirde, yeni bir duruşma günü tayin edilerek taraflara bildirilir. Yasa koyucu başvuran taraf mazeretsiz olarak duruşmalara katılmadığı veya tahkikatla ilgili giderler süresi içinde yatırılmadığı takdirde, dosyanın mevcut durumuna göre karar verileceğini, ancak tahkikat yapılmaksızın karar verilmesine olanak bulunmayan hâllerde başvurunun reddedileceğini belirtmiştir.
1.11.3 Yapılamayacak İşlemler
Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinde karşı dava açılamaz, davaya müdahale talebinde bulunulamaz, davanın ıslahı ve 166. maddenin birinci fıkrası hükmü saklı kalmak üzere davaların birleştirilmesi istenemez, bölge adliye mahkemesince resen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz. Bölge adliye mahkemeleri için yetki sözleşmesi yapılamaz. [13]
1.12 İSTİNAF YARGILAMASINDA KARAR VE VERİLECEK KARAR TÜRLERİ
Yasa koyucu istinaf mahkemelerinin hangi kararı vereceğini düzenlemek yerine sadece kararın içeriğinde hangi konuların olacağını kaleme almıştır. Mahkeme heyet olarak, hazır bulunan tarafların iddia ve savunmalarını dinledikten sonra, yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını taraflara tefhim eder. Kararın tefhimi ise en az hüküm sonucunun tutanağa geçirilerek okunmasıyla olur.
İstinaf mahkemesi tarafından verilen kararın içeriğine ilişkin düzenleme daha önce yerel mahkemelerde verilen kararın içeriğine ilişkin düzenleme ile paralel olmakla birlikte bir takım değişiklikler yapılmıştır. Örneğin anılan maddenin 1. Fıkrasının (f) bendine kanun yolu ve başvuru süresinin kararda gösterileceği belirtilmiştir.(HMK. md. 359)
İstinaf mahkemesi daha önce yukarıda belirtildiği üzere öninceleme sonuncunda ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak dosyanın ilgili mahkemeye gönderilmesine, davanın kısmen ya da tamamen kabulü kararı verilmesine, ilk derece mahkemesinin kararını kaldırarak davanın reddine karar verebilir,ilk derece mahkemesi kararını düzeltme kararı verebilir.[14]
2.SONUÇ
Hukuk devletinin gereği olarak herkesin ve âdil yargılanma hakkı bulunmaktadır. Bu ilke sadece Anayasa’mızda değil; aynı zamanda ülkemizin de altında imza atmış olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde de düzenlenmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde, herkesin kanunla kurulmuş mahkemeler önünde makul bir süre içinde âdil yargılanma hakkına sahip olduğu ifade edilmiştir. Anayasanın 36. ve 141. maddelerinde de hak arama özgürlüğü yanında davaların olabildiğince kısa süre içinde ve en az giderle sonuçlandırılması gerektiği vurgulanmıştır.
Yargı sistemimizin kural olarak iki olması, ilk derece mahkemesince verilen hükümler, adlî yargıda temyiz mercii olarak Yargıtay önüne gelmesi günümüzde artık bir takım sorunlara sebebiyet vermekte yargı ve adalet mekanizması işlev ve hız kaybetmektedir. İstinaf kavramı özellikle bu sebeplerle büyük önem arz etmektedir. İstinaf mahkemelerinin başlamasıyla birlikte temyiz mahkemesi olan Yargıtay görevini layıkıyla yerine getirecek ve özellikle en önemli görevlerinden olan içtihat birliğini sağlama noktasında tam anlamıyla görevini yapacaktır.
Hukuk ve yargı sistemimizde ulaşmak istediğimiz yapılanma istinaf mahkemeleri ile sağlanmak istemekte ancak yukarıda belirtildiği üzere bu mahkemelerin açılması noktasına lehe ve aleyhe görüşler mevcut olup söz konusu tartışmalar doktrinde de hali hazırda devam etmektedir.
Her ne kadar tartışmalar devam etse de istinaf yoluyla birlikte, denetim mekanizmasının artacağı ve yargıda ortaya çıkan adil yargılanmayla ilgili sorunların azalacağı ve adalet mekanizmasına duyulan güvenin artacağı kanaatini taşıyorum.
Av. M. Merter ŞAHİN
KAYNAKÇA
- Prof. Dr. Muhammet Özekes, A. A. HMK Toplantısı 25.05.2011, Afyon
- HMK ile ilgili düzenlemeler http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2011/02/20110204-2.html
- Ejder Yılmaz, İstinaf, Ankara, Yetkin, 2005
- Prof. Dr. Muhammet Özekes, Sorular Medeni Usul Hukukunda Yeni Kanun Yolu Sitemi (İstinaf ve Temyiz) http://tbbyayinlari.barobirlik.org.tr/TBBBooks/sorularla-medeni-usul-hukuku.pdf
- 5235 Sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev Ve Yetkileri Hakkında Kanun (http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5235.pdf)
- 5236 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun(http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/04/20130430-2.htm)
- Medenî Usûl Hukukunda Bir Kanun Yolu Olarak İstinaf(http://webb.deu.edu.tr/hukuk/egitimogretim/Microsoft Word - istinaf.pdf)
- Kuru/Arslan/Yılmaz Medeni Usûl Hukuku, Genişletilmiş 17. Baskı, Ankara 2006
- Prof. Dr. Ejder Yılmaz, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi,2.Bası, Ankara,2013
- Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez, Prof. Dr. Oğuz Atalay, Prof. Dr. Muhammet Özekes, Medeni Usul Hukuku, Ankara,2011
[1] Prof. Dr. Muhammet Özekes, Adalet A. HMK Toplantısı 25.05.2011, Afyon
[2] Ejder Yılmaz, İstinaf, s. 21-22.
[3] Adalet Bakanlığı Yayım: Hukuk Muhakemesinde İstinaf El Kitabı, Ankara 2007
[4] Ayrıntılı bilgi için bkz. (http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5235.pdf)
[5] Prof. Dr. Muhammet Özekes, Adalet A. HMK Toplantısı 25.05.2011, Afyon
[6] Ayrıntılı Bilgi İçin Bkz. Medeni Usul Hukukunda Bir Kanun Yolu Olarak İstinaf
(http://webb.deu.edu.tr/hukuk/egitimogretim/Microsoft Word - istinaf.pdf)
[7] Ayrıntılı Bilgi İçin Bkz. Kuru/Arslan/Yılmaz Medeni Usûl Hukuku, Genişletilmiş 17. Baskı, Ankara 2006
[8] Prof. Dr. Ejder Yılmaz,Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi,syf.1476 vd.
[9] Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 600;
[10] Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 594;
[11] Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s.605.
[12] Prof. Dr. Ejder Yılmaz, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi,syf.1504 vd.
[13] Ergün, s. 40-41; Ersoy, s. 57; Kuru/Arslan/Yılmaz, s. 739-740; 5236 sayılı kanunun genel gerekçesi.
[14] rsoy, s. 60-61; Konuralp, Yayınlanmamış Tebliğ, s. 10; Özekes, s. 3114; Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 550
Av. M. Merter ŞAHİN
devamı için tıklayınız..